Akyurt Fuar Alanı inşaatı neden yarım kaldı. TOBB’un, Büyükşehir Belediyesi’nin ya da ATO’nun tek başına bile rahatlıkla yapabileceği fuar alanı neden tamamlanmıyor.
Fuar alanı meselesi bana göre Ankara’nın ayıbı ve bu ayıpta pay sahibi olan bizler olarak da yüzümüzü kızartan bir durum. Anadolu’da birçok şehir şimdiye kadar fuar alanlarını tamamlarken, Ankara bu anlamda sınıfta kaldı.
2011 yılında kurulan bir şirket var. Bu şirkete 20 milyon TL kadar para verdik, üzerini de vermeye hazırız. Ankara Büyükşehir Belediyesi ise ayni sermaye olarak araziyi ortaya koydu. Fakat, TOBB ve Ticaret Borsası, daha fazla bir sermaye katkısında bulunamayacaklarını belirttiler. Bu şartlar altında Ankara Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası ve Büyükşehir Belediyesi’ne yük kalmış durumda. Esnaf Odası var ama çok cüzi sermayeyle. Kaynak konusunda da aslında çok büyük bir sıkıntı yok. Kaynak bulunabilir ancak, binanın maliyetiyle ilgili çok abartılı rakamlar var. Bu rakamlarla ilgili sıkıntılar var, bunların düzeltilmesi lazım. En önemlisi ise bu fuar alanı 2011 yılında sayın Cumhurbaşkanımızın Ankara için önerdiği projelerden bir tanesiydi. Bu anlamda sayın Cumhurbaşkanımızın projeyi onayını bekliyoruz.
Proje neden Cumhurbaşkanı’nın onayına kaldı? Ortaklar, arasında bir çözüm bulamaz mıydı?
Aramızda birtakım sürtüşmeler oldu, en büyük sebebi de Ticaret Odası’yla Melih Bey’in arasındaki gerginlikten kaynaklanan sıkıntılar. Bu konu Gümrük ve Ticaret bakanımıza intikal ettiği zaman orada bu projenin sayın Cumhurbaşkanı tarafından da görülüp onaylanmasının iyi olacağı, nezaket usulü böyle yapılması gerektiği söylendi. Umarız sayın Cumhurbaşkanı da çok kısa zamanda projeyle ilgili görüşlerini iletirler.
Gerginlikle ilgili siz devreye girdiniz mi, taraflarla konuştunuz mu?
Hepimiz arkadaşız, konuşuyoruz belediye başkanı bizim belediye başkanımız, oda başkanı bizim oda başkanımız. Hep beraber konuşuyoruz. Çeşitli aksilikler oldu, yönetim kurulu toplantıları yapılamadı. Ama en kısa zamanda çözüleceğine inanıyorum.
FUARIN PAZARLANMASI EN AZ 4 YIL ÖNCESİNDEN BAŞLAMALI
TOBB’un ve Ticaret Borsası’nın daha fazla kaynak ayıramayacakları yönünde bir görüş bildirdiklerini söylediniz. Maliyet ve kaynak hesabı en başta yapılmamış mıydı?
Beklentilerimizin üzerinde bir maliyet çıktı. Bu arada TOBB’un yüklendiği başka projeler olduğu için finansmanda zorlanacağını söyledi. Bunlardan daha önemlisi bir fuar, sadece binadan ibaret değil. Hem yurtiçinde hem yurtdışında pazarlayacak organizasyonun da kurulması lazım. Hatta bu projenin bu fuarı işletecek kişiler tarafından da gözden geçirilip onaylanması lazım. Bizim hiçbirimiz bugüne kadar fuar yapmış, fuar işletmiş insanlar değiliz. Uluslararası bacağının mutlaka olması lazım. Bu işin biraz daha yavaş gitmesinin sebeplerinden bir tanesi bu konuda herhangi bir adım atılmadı şu ana kadar. Ama bir fuarın pazarlanması en az dört yıl öncesinden başlaması lazım. Biz burada uluslararası fuar yapacaksak, bu fuarı işletecek şirketin de uluslararası bağlantılarının olması lazım. Bu konu yönetim kurulunda benim tarafımdan defalarca gündeme getirildi. Bunu araştırıp şimdiden o partneri bulmak lazım.
Avrupa’da birçok şehre direkt uçuş olmaması, üreten ve ürettiğini pazarlamak isteyen için de büyük sıkıntı. Bu konuda yeni bir gelişme var mı?
Tahmin ediyorum bu yaz sezonuyla beraber Ankara’daki direkt uçuşların miktarı biraz artacaktır. Ama Türk Hava Yolları ana hub olarak İstanbul’u seçtiği ve daha sonra da 3. havalimanı devreye gireceği için Türk Hava Yolları’ndan beklentimiz kalmadı maalesef. Ancak, Pegasus ve diğer yabancı ülke hava yolları artı destinasyonlar olarak devreye girdiler. Pegasus’un hem yurt içi hem yurt dışı uçuşları var. Ukrayna Hava Yolları, Ankara’ya uçuyor. Suudi Arabistan hava yolları, Lübnan Hava Yolları artı seferler koydular. Bu fuarların olması tabi ki Ankara’nın hava taşımacılığı için daha cazip hale gelmesine sebep olacak. Müşteri potansiyeli arttıkça Türk Hava Yolları da Ankara destinasyonundan daha fazla yurt dışı bağlantısı yapacaktır.
Direkt uçuş sıkıntısı kısa vadede çözülebilir mi sizce?
Kolay kolay ölçülebilecek, hesaplanabilecek şeyler değil ama Ankara’dan yurt dışına gidecek bir insan en az iki gününü gidişte ve dönüşte harcamak durumunda. Halbuki İstanbul’da olsa aynı gün içerisinde gidip gelecek. Hem dışarıdan gelenler için, hem de dışarıya pazarlama için çıkacaklara zorluk oluyor. Bu sorunun tamamen ortadan kalkacağına ihtimal vermiyorum ama önümüzdeki dönemde fuar alanının yapılması, Ankara ticaretindeki gelişmelerle beraber daha da hafifleyeceğine inanıyorum.
ARA DEĞİL ARANAN ELEMAN
Ara eleman sıkıntısını nasıl çözeceğiz, bu konuda bir projeniz var mı?
Artık biz ona ara değil, aranan eleman diyoruz. İmalat sanayinde çalışacak elemana, beceri sahibi, elinden iş gelen elemana ihtiyaç var. Bu ihtiyacı karşılamakta son derece yetersiziz. Bunun temelinde de Türkiye’deki eğitim sistemi yatıyor. Öğretim var da eğitim yok. 2006 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı’yla devam ettirdiğimiz OSEB isminde bir projemiz vardı, daha sonra ismi protokolle SİMEB’e dönüştürüldü. Bu uygulama yurt geneline yaygınlaştırıldı. Burada haftada bir veya iki gün okul, üç gün işletmeye devam edecek çocuklar. Bu vesileseyle iş başında da eğitilmiş olacaklar. Sanat okulları bu işe çok uygun değil, öğretim yapılıyor ama eğitim yapılamıyor. Sanat okuluna giden bir çocuğun 45 dakikalık meslek dersleriyle o meslekte çalışma alışkanlığını kazanabilmesi mümkün değil.
Meslek liselerinin daha cazip hale getirilmesi gerekiyor. Bunun için sizce neler yapılmalı?
Siz bir meslek lisesinden mezun olduğunuzda, hayat boyu ‘işçisin sen işçi kal’ deniyor. Halbuki burada çalışılan süreler, bu arada hizmet içi eğitimler, girilen mesleki yeterlilik sınavları dikkate alınarak bu insanlara her 3-5 yılda bir erişebilecekleri bir unvan tanınması lazım. Bunu Almanya son derece başarılı bir şekilde uyguluyor. Hatta belli eğitimlere girmek şartıyla, 15 yılın sonunda o alanla ilgili mühendislik unvanını alabiliyor. Yani imalat sanayinde çalışmaya başladıkları zaman bir kariyer planlaması yapabilmesi, geçerliliği olan kariyer basamakları ve bunlarla ilgili unvanlar ve belgeleri insanlara verebilmemiz lazım. Diğer yandan imalat sanayinde genellikle erkekler çalışıyor. Şu anda okullarımızda yüzde 20’ler civarında kız öğrencimiz var, bu oran her geçen yıl artıyor bundan da memnun oluyoruz. Ancak, erkeklerin en büyük sorunu askerlik. Bu konuda radikal bir teklifimiz var. Bugüne kadar hep zengin çocukları bedelli askerlikten faydalandı. İlk defa meslek lisesi mezunları da bedelli askerlikten faydalansın diyoruz. Meslek liselerine zaten toplumun gelir düzeyi düşük ailelerinin çocukları gidiyor. Bu çocukların meslek liselerini tercih edebilmeleri ve ondan sonra da istihdamda kalabilmeleri için Ankara Sanayi Odası olarak şöyle bir önerimiz var: ‘Mezun olduğu alanda 3 yıl sigortalı olarak çalıştığını ispat eden meslek lisesi mezunları, askerliğini bedelli veya kısa döne yapsınlar.’
BU EĞİTİMLER ÇÖPE GİTMESİN
İlk kez duyuyoruz sizden bu öneriyi, yetkililerle, eğitim camiasıyla paylaştınız mı?
Gerek eğitim cephesinden, gerekse işveren kesiminden ‘ah keşke olsa’ diyorlar. Üretim bölümünden mezun olmuş bir CNC operatörü üç yıl bir işletmede çalıştıktan sonra, eli para tuttuktan sonra, tekrar o sektörden dışarı çıkıp hizmet sektörüne gidemez. Bir meslek lisesi mezununun devlete maliyetiyle 4 tane düz lise mezunu okutabiliyorsunuz. Devlet bu kadar kaynak ayırıyorsa bu işe, o zaman bunun karşılığını da alması lazım. Bu eğitimlerin çöpe gitmemesi lazım.
Suistimale açık bir uygulama olmaz mı?
Bunun kontrolünü devlet sağlayabilir. Çeşitli uygulamalarla suistimalin önüne geçilebilir. Bizim meslek liselerini mutlaka cazip hale getirmemiz lazım.
İnsanların ülke için üretmeye devam edebilecekleri, katkı koymayı sürdürecekleri asıl kurtuluş savaşı ekonomik olarak yapılıyor. Türkiye’nin önemli bir yumuşak karnı var, cari açık. Bu cari açığı biz ancak ve ancak daha fazla üreterek ve satarak kapatabiliriz. O zaman bizim üretime insan kaynağı oluşturmamız lazım. Kurtuluş Savaşının bu cephesinde üretim yapacak insanlar da yetiştirmemiz gerek.
TAI GENEL MÜDÜRÜ’NDEN 50 MİLYON DOLARLIK İŞ SÖZÜ
Uzay ve Havacılık İhtisas OSB ne durumda?
Uzay ve Havacılık İhtisas OSB hızlandı. İmar planları onaylandı. Katılımcılarla da bir toplantı yaptık. Altyapı projeleri de tamamlanmak üzere. Altyapı projelerinde üç tane yeni kavşakla otobana bağlanıyor. İhaleye çıkacağız, tüm altyapı projeleri tamamlandığında. Ağırlıklı işi havacılık ve uzay sektörüne hizmet veren firmalar olacak. Şu anda 7 milyon metrekarelik yerin 3 milyon metrekaresi tahsis edilmiş durumda. Diğer yarısı da kamulaştırma yapılmamış durumda henüz. Aselsan, Havelsan gibi büyük şirketlerden talepler var. Çünkü yanında bir havaalanı var. Piste çıkabilme imkanı var. Bu hem nakliye açısından, hem cihazların testleri açısından büyük bir avantaj. Burada aşağı yukarı 180 bin metrekare de teknopark arazisi olarak ayrıldı. Uzay ve Havacılık Organize Sanayi Bölgesi, sadece bir sanayicinin arsa alıp da üzerine bina yapabileceği bir alan değil. Orası, çok ciddi bir habitat oluyor. Savunma Sanayi Müsteşarlığımız zaten en büyük paya sahip. Bütün bilgiler oradan akacak. Yanında bu sektörde piramidin tepesini oluşturan TAI gibi bir entegratör firmamız var. Hatta geçen cuma günkü toplantıda TAI Genel Müdürü Temel Kotil, “Buradan arazi alan herkese 50 milyon dolarlık iş benden” dedi. TAI’nin de cirosunu ikiye katlaması söz konusu. O zaman o kadar da işi yan sanayilerine verebilmesi lazım.
TASARLADIĞINI ÜRETEBİLSİN
ASO Teknik Koleji, ilk mezunlarını verdi. Teknik Kolej’den beklentileriniz neler?
Ankara sanayisinin bir özelliği orta üstü ve yüksek teknolojilere odaklanmış, ağırlığı orada olan bir sanayi. Türkiye’de üretilen yüksek teknolojili ürünlerin yüzde 20’si Ankara’da üretiliyor. İstanbul’un, Bursa’nın, Kocaeli’nin bu alandaki oranları yüzde 5 ile 8’ler civarında. Bu yüzden, iyi mühendislere de ihtiyacı var Ankara sanayisinin. Biz bu ihtiyacı karşılamak için ASO Teknik Koleji’ni kurduk. Nasıl üretildiğini bilen, tezgahta çalışmış tornada çalışmış, CNC’de çalışmış, yazılım yapmış çocuklar gitsinler üniversitede bu eğitimlerin üzerine daha fazlasını ilave ederek, icat çıkartacak insanlar olarak sektöre dönsünler, tasarladığını üretebilecek kabiliyetlere sahip olsunlar istiyoruz. ASO Teknik Koleji’ne ülkemizin en zeki çocuklarını alıyoruz. Geçen sene 432’ydi taban puanımız. Geçen sene ilk mezunlarımızı verdik. Hepsi de alanlarıyla ilgili mühendislik bölümlerine yerleşti. Bu sene daha iyi olacağını ümit ediyoruz.
IDEF’İ ANKARA’YA GETİRMEMİZ LAZIM
IDEF gibi kıymetli bir fuar bile artık savunma sanayimizin merkezi olan Ankara’da yapılamıyor. IDEF’in en azından 2019’da Ankara’da yapılabilmesi mümkün mü?
Savunma sanayinin odak noktası Ankara. Bu yüzden IDEF’in Ankara’ya getirmemiz lazım. İstanbul’daki IDEF Fuarı’na gittiğiniz zaman fuardaki firmaların neredeyse yüzde 90’ının Ankaralı firmalar olduğunu görürsünüz. Fuarın katılımcılar açısından tek odak noktası olması son derece önemli. İstanbul tabi çok cazip bir şehir. Oraya gelenler İstanbul’u da gezmek istiyor. Fuar tabi biraz gözden kaçıyor. Bu yüzden özellikle yurt dışından gelen misafirlerin fuara odaklanması açısından fuarın Ankara’ya gelmesi lazım. Fuar alanımızı yaparsak, olur. Fuar alanı olmayan bir şehire yerimiz olmadığı için İstanbul’a taşınmıştı bu fuar. Yerimizi yaparsak inşallah IDEF de gelir. Bu arada ANKOMAK zaten gitti, KOMATEK de gitmek üzere.
DİĞER KENTLER ANKARA'YA ULAŞIRSA CARİ AÇIK KAPANIR
Geçtiğimiz yılın rakamlarıyla Ankara’nın 7 milyar dolarlık bir ihracatı var. Bu ihracatın yüzde 99’u sanayi ürünü. Bunun içinde katma değerli ürünlerin, yani orta üstü ve yüksek teknoloji ürünlerinin miktarı fazla. Türkiye’nin ihracattaki kilogram fiyatı 1.5 dolar civarındayken Ankara için bu miktar 5 doların üzerinde. Yani Türkiye’nin diğer illerin tamamı Ankara’nın seviyesine gelirse, bizim ne cari açığımız kalır, ne de ekonomik sıkıntımız. Dünyanın 10. büyük ekonomisi haline geliriz. Ankara bu anlamda çok ciddi mesafe almış durumda. Ankara’nın daha fazla önünün açılması lazım.