Türk futbolunun efsane isimlerinden İlhan Cavcav’ın hayatını kaybedişi, bir devrin kapanışı gibi sanki. Dile kolay... Tam 39 yıldır Gençlerbirliği’nin kulüp başkanlığını yürüten Cavcav, dün son nefesini verirken, adını unutulmaz arasına yazdırdı. Dünya ve Avrupa’da bu kadar uzun süre başkanlık yapan isim var mı bilinmiyor ama Türkiye’de bu bir rekor. Kulüp, Maltepe’de küçük bir mekandan yönetilirken, futbolcular sadece 2 kabini bulunan duşlarda yıkanabilmek için sıra bekleyip, sıcak su için tüp gazlar kullanılırken, takım idman yapabilmek için toprak zeminli Anıttepe Sahası’na kimi zaman yürüyerek, kimi zaman da koşarak giderken, futbolcuların kendi arasında topladığı paralarla arabalar kiralanıp, deplasmana çıkılırken, şimdi 3 çim, bir sentetik sahası, herkesin imrenerek baktığı modern tesisleri ile çok farklı bir yerde Gençlerbirliği... Bu büyük değişimin mimarıydı İlhan Cavcav... Üstelik tüm bunların yanı sıra Türkiye’de hiç bir kurum ve kuruluşa borcu bulunmayan, bankalarda da yüklü miktarda yatırımı olan bir kulüp yaptı Gençlerbirliği’ni.
AFRİKA PAZARINI AÇAN İSİM OLDU
Geçmişten bugüne yaşananları anlatırken, zaman tüneli yolculuğunda gözleri dolardı İlhan Cavcav’ın. Özellikle alt yapıdaki çocukların gözlerindeki ışıltıyı görünce mutluluğunu gizleyemezdi. Elbette, yüzlerce anısı var İlhan Cavcav’ın, Gençlerbirliği ile ilgili. Ancak, özellikle tesislerin bugünkü hale gelmesini ve Gençlerbirliği’nin kimseye muhtaç olmadan ayakta kalmasını sağlayan bir transfer hikayesi, Cavcav’ın aklından hiç çıkmazdı. Nijitap Geremi’nin, yıldızlar topluluğu Real Madrid’e transferi, Cavcav’ın hep ilk günkü gibi hafızasındaydı.
Türkiye’ye, futbolda Afrika pazarını açan isimdi Cavcav. Deneyimli başkan, hem Geremi, hem de daha önce Ankara’ya getirdiği Mosheou, Kona ve Khuse’nin transfer hikayelerini anlatırken, hala o günleri bire bir yaşardı. İşte onun anlatımıyla, bu transfer öyküleri:
“Afrika, bizim için farklı bir deneyimdi. Daha önce eski Yugoslavya’dan, oralara yakın yerlerden oyuncu gelirdi ama Afrika başkaydı. Sağlığım el vermediği için son zamanlarda yapamadım ama eskiden transfer edilecek oyuncuyu mutlaka gidip kendim izlerdim. Afrika’ya oyuncu izlemeye gittiğimde ilk yaşadığım şey korkuydu. Stattaki herkes siyah bir tek ben beyazdım. Tribünlerdekiler de bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Bana, bir kaç oyuncu isim söylediler. Bunları iyi takip et dediler. Ama ben başka isimleri beğendim. Sonuçta Kona, Mosheou ve Khuse’yi getirdim. Ne kadar iyi tespit yaptığımı herkes gördü. Mosheou, daha sonra Fenerbahçe’ye gitti. Kona, hem bizde hem diğer kulüplerde çok başarılı maçlar oynadı. Khuse, çok iyi oyuncuydu, ailevi sebepler nedeniyle erkenden ülkesine döndü.
KAĞIDA 5 YAZIP HEPSİNE GÖSTERDİM
Bu isimler iyi çıkınca ve Gençlerbirliği’ne ilgi artınca, Afrika’ya gitmeye devam ettim. Sonrasında, Kamerunlu Nijitap Geremi’yi getirdim. Çok genç yaşta bize geldi. Çok da iyi maçlar çıkardı. 3 büyükler kapımızı çalarken, yurt dışından bir teklif geldi. İspanyolların Dünyaca ünlü kulübü, yıldızlar topluluğu Real Madrid, Geremi’yi istiyordu. Çok da ciddilerdi. Görüşmek için geldiler. Yemekte buluştuk. Hoş beşden sonra iş bonservis bedeline gelince, ben ‘5 milyon dolar isterim’ dedim. Tercüman, bunu onların diline dönüştürünce, adamların gözü yerinden fırlayacak gibi oldu. Yanlış tercüme olabileceğini düşündüler herhalde. Garsondan bir kağıt kalem istedim. Kocaman bir 5 rakamı yazıp, hepsinin görmesi için ellerimle kaldırdım ve masanın etrafındakilere gösterdim. Homurtular falan yükselmeye başladı. Baktım, mırın kırın ediyorlar... Ben İlhan Cavcav’ım. Beni bilen bilir iyi pazarlık yaparım. Bizimkilere, ‘Kalkın gidiyoruz, bu transfer bitmiştir’ dedim. Bizim hareketlendiğimizi görünce, şaşırdılar. Kolumuzdan tutup, tekrar masaya oturttular. Tamam dediler, Böylece Geremi’yi 5 milyon dolara sattık. Gelen para ile çok güzel işler yaptık. Bu harika tesislerin gelişmesinde, bankada paramazın olmasına, borçsuz kulüp haline gelmemizde Geremi’nin transfer parasının büyük yeri vardır.”