MAVİ VATAN’I HAFİFE ALANLAR TARİHİ OKUMUYOR, GELECEĞİ GÖREMİYOR
Mavi Vatan’a karşı çıkan veya bu politikayı küçümseyenlerin tarihi bilmediklerini, jeopolitiği kavrayamadıklarını ve deniz gücünün küresel siyaset üzerindeki belirleyici rolünü idrak edemediklerini vurguladı.
Aydemir, Alfred Thayer Mahan’ın “Tarihin Akışı Üzerine Deniz Gücünün Etkisi” adlı eserine atıfta bulunarak, deniz gücünün ulusların kaderini belirlediğini hatırlattı. Tarihte deniz gücüne sahip olan ülkelerin küresel siyaseti şekillendirdiğini belirten Aydemir, İngiltere’nin denizlerdeki üstünlüğü sayesinde dünya imparatorluğu kurduğunu, ABD’nin okyanuslara hâkim olarak süper güç haline geldiğini ve Japonya’nın donanmasını güçlendirdiğinde bölgesel bir dev olduğunu ifade etti.
Bugün Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’deki deniz yetki alanlarını koruma mücadelesini, bu tarihsel bağlamda değerlendirmek gerektiğini vurgulayan Aydemir, Mavi Vatan’a karşı çıkanların yalnızca Türkiye’yi değil, dünya tarihini ve büyük devletlerin stratejik hamlelerini de anlamadıklarını söyledi.
“İNGİLTERE, ABD VE JAPONYA DENİZ GÜCÜYLE TARİH YAZDI, TÜRKİYE DE YAZACAK”
İngiltere’nin 18. ve 19. yüzyılda sanayi devrimiyle elde ettiği ekonomik üstünlüğü, denizlerdeki hâkimiyetine borçlu olduğunu hatırlatan Aydemir, şu ifadeleri kullandı:
“İngiltere, 18. yüzyıldan itibaren deniz ticaret yollarına hâkim oldu. Afrika, Hindistan ve Uzak Doğu’ya kadar uzanan bir deniz ağı kurarak küresel bir imparatorluk inşa etti. Aynı şekilde, Amerika Birleşik Devletleri, Atlantik ve Pasifik’te deniz üsleri kurarak küresel deniz yollarına hükmetti ve süper güç konumuna yükseldi. Japonya ise Meiji Restorasyonu sonrası deniz donanmasını güçlendirerek Uzak Doğu’da bölgesel bir süper güç haline geldi. Bugün ise Çin, Güney Çin Denizi’nde deniz gücünü artırarak ABD’ye meydan okuyor. Tarih, denizleri kontrol edenlerin dünyayı yönettiğini gösteriyor.”
Bu tarihi gerçeklerin ışığında Türkiye’nin Mavi Vatan politikasıyla denizlerde güçlü bir varlık göstermesinin yalnızca bir seçenek değil, tarihsel bir zorunluluk olduğunu belirten Aydemir, Türkiye’nin Akdeniz ve Karadeniz’de haklarını korumak için attığı adımların geçmişte büyük devletlerin izlediği stratejilerle aynı doğrultuda olduğunu kayda geçti.
“MUHALEFET, TARİHİ OKUMUYOR, JEOPOLİTİĞİ GÖREMİYOR”
Mavi Vatan’ı küçümseyen, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki, Ege’deki ve Karadeniz’deki çıkarlarını yok sayan kesimlerin tarih bilmezlik içinde olduğunu ifade eden Aydemir, muhalefetin bu konuda sığ bir bakış açısıyla hareket ettiğini belirtti:
“Eğer muhalefet Mahan’ı okusaydı, deniz gücünün yalnızca askeri değil, ekonomik ve siyasi üstünlük sağlamak açısından da vazgeçilmez olduğunu bilirdi. Eğer tarihi bilselerdi, İngiltere’nin, ABD’nin ve Japonya’nın nasıl yükseldiğini, Çin’in neden bugün Hint-Pasifik’te deniz gücüne yatırım yaptığını görürdü. Ama mesele şu ki okumuyorlar, araştırmıyorlar, büyük devletlerin nasıl güçlendiğini anlamıyorlar. İşte bu yüzden Türkiye’nin Mavi Vatan mücadelesine karşı çıkıyorlar.”
Aydemir, Türkiye’nin son yıllarda MİLGEM projeleriyle milli savaş gemileri inşa ettiğini, TCG Anadolu gibi stratejik bir platformu devreye soktuğunu, insansız deniz araçlarına yatırım yaptığını ve Karadeniz’de keşfettiği doğalgaz rezervleriyle denizlerin ekonomik potansiyelini kullanmaya başladığını belirtti.
“TÜRKİYE MAVİ VATAN İLE GELECEĞİNİ GARANTİ ALTINA ALIYOR”
Türkiye’nin denizcilikte attığı stratejik adımları değerlendiren Aydemir, şu vurguları yaptı:
• Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerindeki hak mücadelesi, Türkiye’nin yalnızca bugünkü çıkarlarını değil, gelecek nesillerin refahını da koruma mücadelesidir.
• Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezervleri, Türkiye’yi enerji bağımsızlığına taşıyacak kritik bir kazanımdır.
• MİLGEM projesi, Türkiye’nin kendi savaş gemilerini inşa edebilen bir ülke konumuna geldiğini göstermektedir.
• TCG Anadolu’nun donanmaya katılması, Türkiye’nin denizlerdeki caydırıcılığını artırmaktadır.
• Libya ile yapılan deniz yetki anlaşması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkarlarını korumak adına attığı en önemli diplomatik hamlelerden biridir.
Aydemir, Türkiye’nin Mavi Vatan politikasının yalnızca bir güvenlik meselesi olmadığını, aynı zamanda ekonomik, enerji, ticaret ve uluslararası prestij açısından da hayati bir hamle olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye, Mavi Vatan stratejisiyle yalnızca bugününü değil, yarınını da güvence altına alıyor. Eğer biz denizlerde hakkımızı savunmazsak, enerji kaynaklarımızı korumazsak, ticaret yollarında söz sahibi olmazsak, başkaları gelip bizim adımıza karar verir. Tarihte deniz gücünü hafife alanlar hep kaybetmiştir. Bugün de Mavi Vatan’a karşı çıkanlar, aslında Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almak isteyenlerdir. Ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz, denizlerdeki haklarımızı sonuna kadar koruyacağız.”
Aydemir, Türkiye’nin Mahan’ın öngördüğü şekilde, deniz gücünü artırarak küresel bir aktör haline gelmek zorunda olduğunu belirterek, “Bugün Türkiye için mesele, yalnızca Doğu Akdeniz’de, Ege’de veya Karadeniz’de varlık göstermek değil, gelecekte denizleri kontrol eden büyük devletler liginde yer almaktır. Mahan’ın dediği gibi, denizleri yöneten dünyayı yönetir. İşte biz de denizlere sahip çıkacağız, çünkü Türkiye sadece bir kara devleti değil, aynı zamanda bir deniz devletidir” ifadelerini kullandı.