Akşam Gazetesi'nden Çİğdem Toker'in yazısına göre, diplomat, bürokrat, işadamı ve gazetecilerden olmuşan yaklaşık 100 kişilik bir heyetle Bosna Hersek'e giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, uçakta gazetecilere çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Referandum mitinglerindeki üslubu, kısa süre önce bir 'tehdit' olarak nitelediğini anımsatan Cumhurbaşkanı, şöyle dedi:
'Acı olan şey şu: Türk siyasi geleneğinde, sorunları çözme yerine, sorunları kullanma eğilimi var. Ortada Türkiye'nin bazıları büyük, meseleler var. Bunları Türkiye'ye tehdit, ayakbağı olmaktan çıkarma yönünde gayret yerine, doğrusu bunlar kullanılıyor. Kampanyalar, bunlara ortam hazırlamış oluyor. Onun için şu referandumu beklemek lazım. Referandum sonrası herhalde Türkiye'nin büyük meselelerle ilgili herkes daha sakin kafa yoracaktır. Siyasi partilerin bu konuları, ortak sorun olarak görmesi lazım.''
Gül, bir soru üzerine Vamık Volkan öncülüğündeki Ekodiyalog platformunun çabalarını överek 'Müthiş bir şey yapıyorlar. Dışarıda, birbirine selam vermeyeceğini düşündüğünüz insanlar bir araya gelmiş, çözüm üretmeye çalışıyorlar' diye konuştu.
Balkanlar'daki istikrarın Türkiye için önemini vurgulayan Cumhurbaşkanı, Bosna Hersek'te kalıcı istikrarın 'AB ve NATO şemsiyesiyle' sağlanıp sürekli kılınabileceğini söyledi. Gül, çarpıcı bir anekdotu da şöyle paylaştı: 'Şunu yapamayız bunu yapamayız diye gecikmeyin. Geciktirirseniz çevrenizdeki ülkeler zaten mesafe almaya başladılar. Siz tek başınıza dışarıda kalırsınız. Onlara kendi tecrübelerimizi de anlattım. 70'li yıllarda AB 'gelin tam üyelik için müracaat edin' demişti. O zamanki liderler öyle değerlendirdiler. Onlar ortak biz pazar olacağız gibi ideolojik sloganlar üretildi. Şimdi AB değişti. 'Sırplar şunu istiyor, Boşnaklar bunu istiyor' deyip fırsatları kaçırırsanız.'
Gül, AB üyeliği konusunda 'heyecanın kaybolduğu' ve referandum sonucunun AB sürecine etkilerine dair soruları şöyle yanıtladı:
SİYASİ İRADE VE MECLİS BİRLİKTE SAHİPLENMELİ: Referandum polemiğine girmek istemem. Ama referandumda ortaya konan şeyler, yıllardır 'yapalım' dediğimiz şeyler. Ne kadar uğraştık ombudsmanlık, Meclis'ten geçirdik Cumhurbaşkanından dönmüştü. Katkısı tabi” ki o anlamda olur. Ama önemli olan Meclis'in ve siyasi iradenin hep beraber sahiplenip hız vermesi. Burada Bosna Hersek için söylediğimiz şey, bizim için de geçerli. Tarama süreci çok önemli bir süreçti. Bir nevi yol haritasını çıkartıp her bakanlığa verdik.
AB'YE ISRAR ETMEDEN YAPMAK: Bu konuda benim yaklaşımım şuydu: AB'ye ısrar etmeden, ne yapılacaksa ben kendi irademle kararlı bir şekilde süratli bir şekilde yapmak. Bunu yaptıktan sonra ben fasılları kendim açıp kapamış oluyorum.
AB DAĞILACAKSA BİRLİKTE DAĞITIRIZ: Biz girelim de AB dağılacaksa, hep beraber dağılalım, güçlenecekse hep birlikte güçlenelim.
Bizim için AB'nin değeri vardır. krizler onun değerini azaltmamalı.
İSTANBUL'U ÖRNEK ALMIŞLAR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin bölgedeki algısına şu örneği verdi: 'Sancak'taki Müslümanlar aralarında bölünmüş. Bayram hutbesi hangi camide okunacak diye. Bir grup şu cami bir grup bu cami demiş. İhtilafa düşmüşler. En sonunda Tadiç 'bari İstanbul'u referans alın' demiş. Onlar da öyle yapmış.'
TİCARET İNTERNETTEN, YASASI 1936'DAN BU OLMAZ
Gül, Türkiye'nin standartlarını değerlendirirken de şöyle konuştu: 'Ticaret Yasası hala çıkmadı. Böyle bir şey olabilir mi? Fiili olarak elektronik imza var, Elektronik olarak yapılan alış verişler var. Ticaret internet üzerinden yapılıyor. Sen hala 1936 yılındaki ticaret yasasıyla iş yapıyorsun! Meclis'teki her konuşmamda bu çağrıyı yapmıştım. Bu sefer de hatırlatacağım. AB konuları ayrı bir yöntemle ele alınabilir.'
(Akşam)