Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor Yerel Haberler Teknoloji Kim Kimdir?
KPSS Ön Lisans Sonuçları Açıklandı
KPSS Ön Lisans Sonuçları Açıklandı
Dev Derbide Fenerbahçe ve Galatasaray Karşılaşıyor
Dev Derbide Fenerbahçe ve Galatasaray Karşılaşıyor
GÜRZ-15 Operasyonlarında 88 Gözaltı
GÜRZ-15 Operasyonlarında 88 Gözaltı
Üniversitelerde Fakülte ve Enstitü Düzenlemeleri
Üniversitelerde Fakülte ve Enstitü Düzenlemeleri
Türkiye, Avrupa'nın Üçüncü Büyük Otomotiv Üreticisi Konumuna Yükseldi
Türkiye, Avrupa'nın Üçüncü Büyük Otomotiv Üreticisi Konumuna Yükseldi
HABERLER>SAĞLIK-YAŞAM
6 Şubat 2010 Cumartesi - 01:44

Seda Diker İle Kuantum Aşkı Yakalama

Biz hayatımıza bir şey çekmek istiyorsak, yani çekim yasasını aktive etmek istiyorsak, bunu sadece düşünerek yapamayız. Bilinçaltımızdan gelen duygu ve inanç kalıplarımızı değiştirmeliyiz. Ancak o zaman fotonları doğru biçimde hizalayabiliriz ve arzularımızı hayatımıza çekeriz

Seda Diker İle Kuantum Aşkı Yakalama

Röportaj: Burçin İvren


 

İçimizdeki Eril/Dişi enerji dengesinin, ilişkilerimize yansıması nedir?

Öncelikle, içimizdeki erilin dengede olması için dişinin dengeye gelmesi gerekir. Bu bir insanın 2 bacağı üzerinde yürümesine benzer. Bacaklardan biri kısa olursa muhakkak aksayacaktır.

Bir kadın olarak içimizdeki erili seversek, karşımıza doğru erkeği çekebiliriz. Erkekler için de bunun tersi geçerlidir. Hangi enerji frekansını yayıyorsak, o doğrultuda kişileri hayatımıza getiririz. Eril enerjimizi sosyal hayat ya da iş yaşamımızda kullanabiliriz ama aşk ilişkilerimizde muhakkak dişi enerji kullanmalıyız. Eğer erili kullanırsak, partnerimiz bizi bilinçaltından erkek olarak algılar ve bizimle farkında olmadan savaşmaya başlar. Oysa birlikteliklerin amacı bütünleşerek Tanrı’ya ulaşmaktır.

Tanrı 12. boyuttan 7. boyuta kadar 1 iken, 6. boyut ve aşağısında dualite ve kutuplaşma başlar. O yüzden, Adem ile Havva yaratıldığında polarizasyon oluşmuş, elektron protondan, pozitif negatiften ayrılmıştır. Madde ve bedenlerimiz oluştuğunda, artık dualite ile birlikte kavramlar da iki kutba ayrılmıştır. İyi/kötü, güzel/çirkin, günah/sevap, başarılı/başarısız, yeterli/yetersiz gibi… Bu kavramlar size bir şey hatırlatıyor mu?

Yargı başladığı anda, Havva’nın Adem’e uzattığı elma, yani yargı, ya da mantık/zihin devreye girer. Ve korkularımız başlar. Ya yetersiz olan bizsek? Ya çirkin olan bizsek? Ya terk edilirsek? Ya değersizsek? Ve kadın ve erkek yeryüzüne iner. Korkular biriktikçe 3. boyuta düşeriz. Ya da din kitaplarında metaforik olarak anlatıldığı gibi cennetten yeryüzüne ineriz.

Artık 7. boyuta çıkmak için bir tek yolumuz kalmıştır, partnerimizle bütünleşebilmek. Bunun ruhsal, zihinsel, duygusal ve bedensel olarak 4 koldan olması gerekirken, insanlar korkularından dolayı bunu başaramazlar. Birbirleriyle bütünleşmek yerine savaşmaya koyulurlar. Tıpkı Adem ve Havva’nın örtünmesi gibi, duygusal maskeler takarlar. Bilinçaltımızdan arzuladığımız Cennet’e çıkmak için elimizde tek bir şey kalmıştır; cinsellik.

İşte dişi ve eril enerjilerimizi dengeye getirdiğimizde, partnerimizle bütünleşmeyi öğrenir ve bedenlerimizde yaşarken cennet boyutuna çıkabiliriz. Her arzumuz gerçek olur. Çünkü yaydığımız frekans artık buna müsaittir.

Sevgi kaselerimizi doldurmak anlamında, illa bir ilişki yaşamayı tercih etme noktasına varmamak için, kendimizi nasıl beslemeliyiz?

Kendimizi muhakkak dikey olarak beslemeliyiz. Yani kendi yüksek benliğimizden ve yaratıcılık alanımızdan beslenmeliyiz. Aksi takdirde yatay beslenmeye başlarız. Bu da başkalarının enerjilerini çalmak anlamına gelir. Ya da bağımlı olmak…

Dikey beslenebilen bir kişi, kapısını kapattığında mutludur. Coşku ve huzur duyguları ile yaşar. Bu da ancak yaratıcılık alanını aktive etmekle gerçekleşir.

Her ruh, yeryüzüne insanlık için bir hediye getirmiştir. Bu, onun enkarnasyonlar boyu deneyimlediği ve dönüştürdüğü frekanstır. Bunu kimisi resimle ifade eder, kimi şifacılıkla, kimisi başka bir alanda… Ama her ne yapıyorsa ışıkla ve sevgi ile yapar. Bu aynı zamanda pasif değil aktif olmalıdır. Örneğin futbol sevmek ve seyretmek pasiftir, oysa futbolu oynamak aktif bir harekettir.

Yaygın bir inanç vardır, kişiler aşk ilişkilerinde ayakları üzerinde durabilen partnerleri isterler. Bu cümle kadınlar ve erkekler tarafından farklı algılanmıştır. Ayakları üzerinde duran kadın kendi parasını kazanan ve erkeğin 1 kuruşuna dahi muhtaç olmayan kadın demek değildir. Oysa kadınlarımız hep bu mesajı algılamıştır. Burada söylenmek istenen şey, kadının kapısını kapattığında, partneri yanında olmasa bile mutlu ve coşku dolu bir yaşam sürdürebilme yeteneğidir.

Sevgi kasemiz eğer çocuklukta dolmadıysa, kendi yaratıcı gücümüz ve Tanrısal Işığımız ile doldurulmalı ve hipnotik bir yolla bu duygu vücuda tanıtılmalıdır.           

İlişkilerde karşımıza çıkan insanlar ve yaşadığımız sorunların bilinçaltımız ile nasıl bir bağlantısı var?

Adem ile Havva yeryüzüne korkuları yüzünden düştüler demiştik. Bilinçaltımızdaki korkular frekansımızı düşürdüğü için, sevgi ve coşkuyu deneyimleyemeyiz. Hayatımıza çektiğimiz kişiler de en az bizim kadar yaralı ve korku dolu olurlar. Bu her iki tarafı da yargılayıcı ve savaşçı yapar. Ve bütünleşemeyiz.

Aşk ilişkisinde ana amaç, Tanrı’ya ulaşabilmektir. Bu da korkuları temizlemek demektir. Bilinçaltımızdaki duygular sevgiye dönüştüğünde misyonumuz tamamlanmış olur.

Öyleyse asıl mesela her ilişkide aynı sorunları yaşamak değil de, bize bu sorunları yaşatan bilinçaltı kök korkularımız ile uğraşmak mıdır?

Evet, kesinlikle bu doğrudur. Tekrarlayan sorunlar sadece bir göstergedir. Bilinçaltımızdaki hangi inanç kalıbının ya da korkunun bize bu olayı çektiğini bulmak ve onu sevgiye dönüştürmek gerekir.  

Ruh eşi tanımını yapabilir miyiz? 

Ruh eşi, bizim kendi frekansımıza uygun olan potansiyel eşlerimizdir. Hayatımızın çeşitli evrelerinde frekansımız değişir, çünkü biz gelişir, korkularımızı sevgiye dönüştürürüz. Frekansımız arttığında partnerimizin de bize uyum sağlayacağını düşünürüz. Oysa bazen bu olmaz. Biz korkulardan arındıkça, partnerimiz ya bizimle yükselir, ya da bizden kopar. Bu durumda kendi frekans bandımızda bulunan başka bir potansiyel partneri hayatımıza çekeriz. Her insanın hayatı boyunca kendisi için hazırladığı potansiyel eşler vardır. Ruh eşleri, birbirleri ile aşk yaşarken, aynı zamanda birbirlerinin eksik taraflarına ayna tutarlar. Ve ilişki öyle bir dinamik yaratır ki, kişi kendini değiştirmek ya da geliştirmek zorunda kalır.  

Herkesin özlemle aradığı bu “bay doğru” lar nerede? J Kimdir bu “bay doğru” illa zihnimizde tasarladığımız kişimi dir?

Çok güzel bir soru. Eğitimlerimde hanımlara soruyorum. Bay Doğru’nun özellikleri neler olmalıdır diye… Genelde kariyeri olsun, kültürlü olsun, yakışıklı olsun, adam gibi adam olsun diye yanıtlar alıyorum.

Oysa Bay Doğru, ERİL enerjisini çok iyi kullanan, gerçek ve içsel eril özgüveni gelişmiş, ve bir kadını bedensel, duygusal zihinsel ve ruhsal olarak 4 koldan doyurabilen erkektir. Böyle bir erkek, zaten bilinçaltındaki korkularını temizlemiş, karşısındaki kadınla savaşmadan bütünleşebilen biridir. Onun parası zaten vardır çünkü kadınıyla bütünleşebilen bir erkek 7. boyuta çıkmış, Adem ile Havva’nın henüz aşağı düşmediği yerde, yani cennette olacaktır. Çekim yasası işlemeye başlar. Hayatına parayı çağırmakta zorlanmayacaktır. Yani böyle bir adam zaten çeyizi ile gelir.

Gerçek bir dişi, erkeğini seçer. Seçilmez. Seçmek, duygularını bağlamadan önce o erkeğin doğru kişi olup olmadığından emin olmaktır. Peki ne zaman duygular bağlanır? Bu her kadın için farklıdır. Genelde kadınlar, yatağa girip cinselliği paylaştıkları zaman duyguları devreye girmeye başlar. Bu, bakire ya da ilk ilişkisini yaşayan bir kadın için ilk öpüşme de olabilir, başka bir kadın için güven duyabildiği an olacaktır.

Peki ne zaman duygularımızı bağlamak için karşımızdaki kişinin Bay Doğru olduğunu anlarız? Eğitim boyunca flört tekniklerinden bahsediyorum. Teknik kelimesini kullandığım için kulağa antipatik gelmesin, aslında flört bir oyundur. Her iki tarafın da bu oyundan zevk alabilmesi için belirli kurallar vardır. Bu kuralları gerçek bir dişi doğru olarak uygularsa, karşısındaki erkek ona aşık olur. Eğer aşık olmak istemiyorsa, o zaman oynanan flört oyununa doğru şekilde cevap vermeyecektir. Bir dişi için en önemli gösterge budur. Flört oyunlarına doğru cevap veren erkek, artık aşık olmaya hazır ve açık demektir, ve doğru kadını bulduğunu düşünüyordur. 

Erkek için yatağa girmeden önceki dönem hipnoz dönemidir. Yatağa girildikten sonra kadın hipnoza girer. Erkeğin hipnoz dönemi, kadının seçim yapmasıyla son bulur. Kadın artık o erkeğin  “Bay Doğru” olduğunu tespit ettiğinde seçmiş olur.

Bu çok merak ettiğim ve önemli bir konu. Bilinçaltı (hipnoz) ve Kuantum Fiziğinin kendi arasındaki işleyiş mekanizmasını, bağlantısını açıklayabilir misiniz?

Evet haklısınız, bu çok önemli bir konu. Kuantum fiziği, bize madde ile enerji arasındaki ilişkiyi anlatır. Yaratılmış her madde, atomlardan oluşur. Atomlar ise elektron ve protonlardan… Elektron ve protonlar arasında ise müthiş boşluklar vardır. Bu boşluklarda insanlığın fark edebildiği en küçük parçacıklar, yani fotonlar vardır.

***

İşte bizim ENERJİ dediğimiz ve şifa alanında bile kullandığımız güç, fotonlardan gelir. Fotonlar nasıl hizalanıyorsa, o şekilde evrene bilgi ve duygu yayarlar. Fotonların yaydığı bilgi, DNA’larımızdan etkilenir. DNA’larımız ise bilinçaltımızdan etkilenir.

Biz hayatımıza bir şey çekmek istiyorsak, yani çekim yasasını aktive etmek istiyorsak, bunu sadece düşünerek yapamayız. Bilinçaltımızdan gelen duygu ve inanç kalıplarımızı değiştirmeliyiz. Ancak o zaman fotonları doğru biçimde hizalayabiliriz ve arzularımızı hayatımıza çekeriz.

Doğru duyguyu evrene yaymak için, Evren’de tüm boşlukta mevcut olan fotonların ortalama frekansına uyumlanmamız gerekir. Bu da Shumann Rezonansı denen 7.89 dalga/saniye’dir. Eğer Shumann rezonansına uyumlanırsam, çekim yasasını kullanabilir, başkalarına telepatik mesajlar yollayabilir, korkularımı değiştirip dönüştürebilirim. Buna beynin alfa konumu diyoruz. Beynin alfa konumuna geçmek ve fotonlarımı doğru mesajla programlamak bilinçaltımı doğrudan ilgilendirdiği için, hipnoz bilimi kullanılır.

Bu konuyu acaba içinde bilimsel terimleri de kullanarak aşk konusu için örnekleyebilir miyiz?

Elbette… Eğer hayatıma ruh eşim ile yaşamak istediğim bir aşk çekmek istiyorsam, öncelikle alfa konumuna geçip bu alanda varsa korkumu temizlerim. Daha sonra alfa konumuna gelerek Shumann Rezonansına uyumlanırım ve evrene gerekli sinyalleri yollarım. O dönemdeki enerji alanımdaki frekansıma uygun frekanstaki potansiyel ruh eşlerimi hayatıma çekerim.

Partnerlerim hayatıma girmeye başlayınca flört oyununu doğru şekilde oynamaya ve her iki tarafın da bu oyundan keyif almasını sağlarım. Eğer karşımdaki kişi bu oyuna doğru cevapları verirse, aşık olmaya başlar.

Doğru kişi olduğuna emin olduğumda artık Shumann Rezonansına uyumlandığımda partnerimle daha mutlu olabilmek için ve ilişkiyi aşka programlayabilmek için telepatik bağ kurmaya başlarım.

Bütün bunları yapmak kolaymış gibi görünse de, flört oyununu doğru oynamak, tam bir bilinçaltı temizliği gerektirir. Bu alanda eğer bir korkunuz varsa, oyunu doğru oynayamazsınız.

Örneğin, erkeğin avcı olmasını ve oyunda 2 adım ilerden gitmesini sağlamak gerekir. Oysa bilinçaltında Kaybetme Korkusu olan bir kadın, sabırlı davranamayacaktır. Bana pek çok böyle hanım “Neden oyun oynayalım ki? Ben hemen kartlarımı açarım. Her şey bilinsin. Açık olalım.” Diye itiraz etmiştir. Oysa farkında değildir ki, pek çok erkek, özellikle de eril özgüveni tam olan erkek, her şeyin ilk günden belli olmasını sevmez.

Siz bir satranç oyununa davet edildiğinizi düşünün. Karşınızdaki kişi “Haydi oynayalım ama 2 hamle sonra sen kazanacaksın” dese, o oyundan zevk alabilir misiniz? 

Peki bu kodlama sistemini istediğimiz tür ilişkiler için kullanma ihtimalimiz var mı?

Flört oyunu kodlamanın bir parçası olduğu için genelde aşk ilişkileri üzerinde kullanılır. Yine de telepatik bağ ve bilinçaltı kalıplarını temizleme sistemini her türlü ilişki için kullanabiliriz.

Konu ile ilgili eğitim programlarınızdan bahseder misiniz? Size nasıl ulaşabilirler?

Bu konuda workshop düzenliyorum. 5-7 kişilik gruplar halinde hanımlarla bir araya gelerek, bir tam gün boyunca birlikte çalışıyoruz. Günün ilk yarısında sadece dişilik ve flört bilgilerini veriyorum. Kuantum fiziği, Kur’an'daki dua sistemi ve çekim yasası üzerine konuşuyoruz. Doğru erkeği nasıl seçebileceğimizi, nasıl ayırt edebileceğimizi, ilişkilerin farklı boyutlardaki hallerini, ruh eşlerinin olduğu piramit hakkında eğitim veriyorum. Yani aşk ve dişilik sanatını ve uygulamalardaki kişisel problemlerimizi, kişisel korku kalıplarımızı bulmayı sağlıyorum.

Öğleden sonra ise, öncelikle katılımcıları alfa konumuna getiriyorum ve bunu kendi başlarına yapabilmeyi öğretiyorum. Daha sonra bizim aşkı ve dişiliği doğru şekilde yaşamayı engelleyen kalıplarımızı değiştirip temizleme tekniklerini öğretiyorum. Uygulattığım yöntem, oto hipnoz tekniğidir. Oto hipnoz her yerde bulabileceğiniz bir bilgi değildir.

Doğru duyguya ulaştığımızda çekim yasası uygulaması yaptırıyorum. Ve son olarak, Tantra yani farklı bir cinsellik deneyimlerini anlatıyorum. Tantranın bu eğitimdeki yeri, sadece dişiliği bedenimize iyice oturtabilmek için kullanmamız gereken DANS çalışması, telepatik bağ kurma sanatı ve bedensel, ruhsal, zihinsel ve duygusal olarak 4 koldan orgazm olabilmenin yollarını anlamak içindir.

Çünkü yine 4 koldan orgazm olabilmek için, bilinçaltı temizliğinden geçmektedir. Günün sonunda hep beraber dans ediyoruz.


Bu konuda daha fazla bilgi almak isteyenler, ya da katılmak isteyenler:

Web: www.lotuskadinlarkulubu.com adresinde EĞİTİMLER kutusuna tıklayarak elde edebilirler.

Telefon: Ya da 0 216 418 0306 nolu hattan Petek Hanım’ı arayabilirler.

Videolar: http://www.uzmantv.com/uzman/bilincalti-uzmani-ve-tantra-egitmeni-seda-diker


SEDA DİKER KİMDİR?

Hipnoz Uzmanı
Yönlendirmeli Meditasyon Uzmanı
Enerji Şifacısı
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal
Hipnozcular Derneği Üyesi


  2005-2009 © indigodergisi.com

 
Azerbaycan'dan milyar dolarlık fatura
 
Haluk Berkmen ile Kuantum Fiziği
YORUMLAR
Toplam 6 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
nefise talu 6 Şubat 2010 Cumartesi 17:02

harika.

Yorumu oyla      0      0  
pelin 6 Şubat 2010 Cumartesi 17:02

güzel bir ropörtaj. Etkileyici.

Yorumu oyla      0      0  
zahide kutlu 6 Şubat 2010 Cumartesi 17:01

Evet evet düşünmek tek başına değil. içsel hale getirerek tüm zamanınızı o düşünceyle geçirmek.

Yorumu oyla      0      0  
iffet karacan 6 Şubat 2010 Cumartesi 17:01

Önemli olan düşünmek değil, o düşünceyi duygu haline getirmek.

Yorumu oyla      0      0  
sevinç caner 6 Şubat 2010 Cumartesi 17:00

Ben bu söylenenleri yapmaya çalışıyorum ama bir türlü tam olmuyor. hep biryerlerde kopuyor. Önemli olan tam yapabilmek.

Yorumu oyla      0      0  
cemil 6 Şubat 2010 Cumartesi 17:00

keşke herşey bu kadar kolay olsa.

Yorumu oyla      0      0  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Tezgah üstü ilaç yasası hemen çıksın
Ankara Üniversitesi (AÜ) Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Murat ...
Lahana ve limon kabuğundaki sır nedir?
Vücudun ihtiyaç duyduğu yağları içeren ama şişmanlatmayan yemiş hangisi? ...
İnsanı üşüten fotoğraflar
- 30 dereceye inen soğuk hava ve kar yağışına aldırmayan Ruslar buzlu suya giriyor.
 
Sağlıklı bir kalp için 7 şart
Uzun ve sağlıklı yaşamak isteyenlerde bulunması gereken 7 özellik şöyle:
Çiğ ya da pişmiş ama mutlaka tüketin
Mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanserine iyi geliyor.
İşte kalbe ilaç olan sebzeler
Bu sebzeler damarları hastalıktan koruyor. Bol bol tüketin...
 
Kırmızı ışıkta geçen yandı
Trafik suçlarına uygulanan para cezalarına, 1 Ocak’tan itibaren geçerli olmak üzere zam yapıldı.
Beş milyon kişi daha işsiz kalacak
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), yayınladığı güncel kriz raporuyla istihdam ...
İşte hükümetin yolsuzlukla mücadele planı
"Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Strateji Planı"nda yolsuzluğu ...
 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri