Türkiye’de tüketici fiyatları Ağustos ayında %0,86 artış gösterirken, yıllık enflasyon ise %11,8 oranında gerçekleşti. Bloomberg anketine katılan ekonomistlerin beklentisi aylık bazda %0,95 ve yıllık %11,86 oranında bir enflasyon gerçekleşmesi yönündeydi. Bizim beklentimiz ise %1 aylık ve %11,9’luk yıllık gerçekleşme yönündeydi. Bu bakımdan gelen verilerin, genel anlamda yüksek olan beklentilerin biraz altında olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin ekonomik canlandırma politikalarına ağırlık verdiği bir dönemin akabinde rekor seviyelerine doğru değer kaybeden TRY’nin ve bu kapsamda Merkez Bankası’nın fonlama maliyetini artırarak uyguladığı sıkılaştırmanın enflasyon üzerinde belirleyici etkiye sahip olmasını bekleriz.
Enflasyonun alt kalemlerine bakacak olursak; aylık bazda fiyatlardaki düşüş gösteren kalemlerin mevsim ve sezon etkisi çok yoğun olan giyim ve ayakkabı ile gıda ve alkolsüz içecekler olduğunu görüyoruz. Sezon etkisi ile beraber çok yüksek artışlar ve düşüşler görmeye alışkın olduğumuz giyimde %2,11’lik bir aylık düşüş söz konusudur. Yılın bu döneminde düşüş göstermesi normal olan gıda kaleminde de %0,08’lik azalma gözlemliyoruz. Yıllık gıda enflasyonu ise %13,5’e yükselerek artma eğilimi sürdürüyor ve yılsonu Merkez Bankası hedefinin üzerinde kalıyor. Enflasyona yukarı yönlü olarak en çok katkıyı veren kalemler sırasıyla; %5,09 artışla çeşitli mal ve hizmetler, %1,56 ile ulaştırma ile lokanta ve oteller olmuştur. Ev eşyası, konut, haberleşme, eğlence, sağlık gibi diğer kalemlerde de artışlar görülmektedir. Hizmet enflasyonu, lokanta ve oteller, sağlık gibi kalemlerdeki artış pandemi etkisiyle açıklanabilirken, otomotiv fiyatlarında ve benzin fiyatlarındaki artış ulaştırma grubunu yukarıya çekmiş görünüyor. Enerji grubunda yıllık enflasyon %9,6 seviyesinde, Temmuz seviyesinin üzerinde gerçekleşti.
Önümüzdeki dönemde daraltıcı para politikalarının etkisiyle faizlerde meydana gelen artışın etkileri talebi baskılayacak olsa da, enflasyona gelecek asıl etkinin maliyet kanalından olacağını düşünüyoruz. Bu bakımdan son dönemdeki kur artışının maliyet etkisinin nihai fiyatlar üzerinde yansımalarının enflasyonu yukarıya çekecek bir yansıması söz konusu olabilecektir. Bu maliyet etkisini ÜFE tarafında görmekteyiz. ÜFE’de aylık bazda görülen %2,35’lik artış, bu maliyetlerin ürün fiyatlarına yansıtılmasıyla sonraki aylarda yüksek TÜFE artışlarına neden olabilir. Bu durumda başta otomotiv, enerji, temel mal ve hizmetler gibi döviz duyarlılığı yüksek olan gruplarda artışın enflasyonist baskılarının etkisini görebiliriz. Merkez Bankası’nın atıfta bulunduğu çekirdek enflasyon da yükselmektedir. Sırasıyla %11,2 ve 11’e ulaşmış olan B ve C göstergelerinin temel maliyet baskılarının artmasıyla yükselmeye devam etmesini bekleriz.
Merkez Bankası, artan TRY değer kaybına karşı para politikasında resmi bir faiz artışı veya faiz koridoru teknik ayarlamasından ziyade piyasa fonlamasını kontrol ederek fonlama maliyetini artırmaktadır. 2 Eylül itibariyle %10,16 seviyesinde olan AOFM’nin %11,25 seviyesindeki GLP’ye doğru artırılması olası görünmektedir. Enflasyonun önümüzdeki dönemdeki seyri, özellikle kur geçişkenliğinden gelen maliyet etkisi, bakımından para politikasındaki sıkılaştırma adımlarının TRY’ye etkisi önemlidir. TCMB’nin yan politika adımlarının TRY üzerinde direkt etkileri görülmezse, enflasyonist baskılar da yüksek kalabilir. Bu durum enflasyonun yıl sonuna kadar da çift hanede kalmasının önünü açmaktadır. Enflasyon Raporu’ndaki 2020 ve 2021 beklentileri sırasıyla %8,9 ve %6,2 iken; piyasa oyuncularının ve reel sektör temsilcilerinin TCMB Beklenti Anketi’nde ortaya koydukları ortalama beklentiler yıl sonu için %10,8 ve 12 ay sonrası için %9,7 seviyesindedir. Merkez Bankası, sonraki PPK toplantısını 24 Eylül’de gerçekleştirecek.
Kaynak:Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı