Alzheimer hastalığını beyinde dejenerasyon ve hücre ölümü olması sonucunda beyin dokusunun küçülmesi devamında fonksiyonlarını kaybetmesi sonucunda oluşan bir hastalık olarak tanımlayan Prof. Dr. Barış Metin, sözlerine şöyle devam etti:
“Alzheimer değişik yaş gruplarında görülebilir fakat ileri yaşlara doğru geldikçe hastalığın görülme sıklığı giderek artıyor. En çok görüldüğü yaş grubu en ileri yaş grubu oluyor. Belirtileri genelde hasta yakınları fark ediyor. İlk fark edilen de unutkanlık oluyor. Bazı hastalar kendilerinde gördükleri ufak unutkanlıklarla ‘Acaba Alzheimer mı oldum?’ diye bize geliyorlar fakat genelde bu unutkanlık basit bir unutkanlık olmuyor. Kişinin hayatındaki önemli olayları unutması ve aynı soruları tekrar tekrar sorması şeklinde kendini gösteriyor. Bir telefon numarası unutmak ve alışverişe gidildiğinde alınacak bir şeyi unutmak gibi davranışların Alzheimer belirtileri olmadığını söyleyebiliriz. Unutkanlığın daha ciddi seviyede olması gerekiyor.”dedi.
Aynı soru birçok kez soruluyorsa dikkat!
Alzheimer’a daha çok kişinin günlük yaşamını bozan unutkanlıkların işaret ettiğini belirten Prof. Dr. Barış Metin, “Örneğin hasta yakınlarından ‘Bir sorduğunu on kere daha soruyor, dışarı çıkıldığında nereye gidileceğini tekrar tekrar soruyor, yemek yiyoruz ama on dakika sonra yemek yemeyecek miyiz? diye soruyor’ gibi bildirimler alıyoruz. Bu gibi ciddi boyutlar Alzheimer belirtisidir. Gündelik yaşamda herkeste görülebilen küçük unutkanlıklar bu hastalığın belirtisi değildir. Bunama, Demans ve Alzheimer halk arasında genellikle birbiriyle karıştırılıyor. Aslında bunama ve Demans aynı anlama geliyor. Demans yabancı dilden gelmiş bir sözcük, bunama ise bu kelimenin Türkçe’deki karşılığı. Bunamanın tipleri vardır ve Alzheimer de bunamanın en çok görülen tipidir.” dedi.
Günlük hayatı bozan unutkanlıklar tespit ediliyor
Alzheimer hastalığı tanısı için öncelikle kişiyi dinlediklerini ifade eden Prof. Dr. Barış Metin, “Günlük hayatını bozan bir unutkanlık olup olmadığını tespit ediyoruz. Kişinin fonksiyonlarını bozan bir unutkanlık varsa ikinci adımda tomografi ya da MR ile beyinde hastalığın belirtisi olan küçülmenin olup olmadığına bakıyoruz. Tanıyı desteklemek için beynin fonksiyonel aktivitesini ölçen bir test var ama bazı hastalarımıza uygulayabiliyoruz. Çünkü burada hastalığı düşündüren özgül bulgular çıkıyor, test tanının doğru olup olmadığını bize gösteriyor. Bazen tanıdan şüpheye düşüren hastalarda ayrıntılı nöropsikolojik test dediğimiz birçok zihinsel yeteneğin ölçüldüğü psikometrik testler isteyebiliyoruz.” diye konuştu.
Erken evre teşhisi önemli
Alzheimer’ın sinsi bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Barış Metin, “Hasta yakınları hastayı getirdikleri zaman genelde hastalık başlangıç evresini geçmiş, orta evre hatta bazen ileri evreye kadar ilerlemiş oluyor. Bu bizim tercih ettiğimiz bir durum değil çünkü ilaçlı tedaviler erken evrede daha çok fayda sağlıyor. Yaşlılarda unutkanlık biraz ihmal ediliyor, yaşına bağlı olarak unutmanın normal olduğu söyleniyor ama böyle durumlarda aslında ihmal etmemek gerekiyor. Alzheimer genetik geçişi çok düşük bir hastalıktır ama bazen gelen ailelerde neredeyse herkesin Alzheimer olduğunu görüyoruz ve çok ciddi bir genetik hastalık söz konusu oluyor. Böyle durumlar olduğunda genetik testler de yaptırabiliyoruz. Bu testlerin sonucunda inceleyip Alzheimer teşhisi koyuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Belirgin cinsiyet baskınlığı bulunmuyor
Prof. Dr. Barış Metin, Alzheimer’da belirgin bir cinsiyet baskınlığı olmadığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Her iki cinsiyette de bu hastalık görülebiliyor. Kadınlar, erkeklere göre daha uzun yaşıyor, bunun nedeni erkeklerde kalp damar hastalıklarının daha yoğun olmasıdır. Alzheimer hastalığının toplam verilerine bakıldığında kadınlar belki daha yüksek çıkar. Onun nedeni de kadınların daha uzun yaşayıp daha çok Alzheimer hastalığına maruz kalmasıdır. Yaşı değerlendirmeye almazsak benzer oranlarda bu hastalığa yakalanıldığını görürüz. Ayrıca hastalığın kronik depresyonu olan, mutsuz insanlarda daha çok görüldüğü ile ilgili doğruluk payı da var. Depresyon kişiyi uyarandan mahrum bırakıyor ve içine kapanık hale getiriyor, sonuç olarak uyaran eksikliği de bu hastalığa yol açabiliyor. Özellikle yaşlılarda depresyona çok dikkat etmek ve hemen tedavi etmek gerekiyor.”dedi.
Emekli hayatı Alzheimer’a zemin hazırlıyor
Alzheimer’dan tamamen korunmanın ve riski sıfıra indirmenin mümkün olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Barış Metin, “Ancak yaşam tarzı açısından dikkat edilebilecek noktalar olduğunu söyleyebiliriz. En önemlisi beslenmeye dikkat edilmesi, obezite ve şeker hastalığından korunmak gerekiyor. Fiziksel aktiviteler de oldukça önemli. Emekli hayatı Alzheimer hastalığına ciddi miktarda zemin hazırlıyor. O yüzden emekli hayatından kaçınmak gerekiyor. Araştırmalarda daha fazla zihinsel aktiviteyle meşgul olan insanların bu hastalığa daha az yakalandığı gösterilmiş. Fakat bazen hastaların kendilerinden dinlediğimiz yakınmalar gösteriyor ki çevrelerindeki kişiler Alzheimer hastasına bulmaca çözdürmeye çalışıyorlar, yapamıyor ve üzüntü durumu ortaya çıkıyor. Alzheimer olmayanlar bol bol çözebilir ama Alzheimer olmuş bir insan artık bulmaca çözemeyecektir. Bu konuda onu zorlamanın bir faydası bulunmuyor.” dedi.
Hibya Haber Ajansı