Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinden korkmalarının temel sebebi de işte Türkiye'nin teröre şiddete gözünü kan bürümüş katil sürülerine karşı yürüttüğü mücadeleyi İnşallah analarının da desteği ile zafere taşıyacaktır.
Türkiye'de bölücü terörün 40 yıldır bitirilmemesinde bir dönem yapılan yanlışlar kadar kimi basın yayın organlarını terörü meşrulaştırdılar.
Diyarbakır annelerinin sürdürdüğü evlat nöbetinin bu açıdan bir turnusol işlevi gördüğüne inanıyorum.
Kandil'deki teröristlerin reklam ajansına dönüşen kimi medya kuruluşları bırakın Diyarbakır annelerine destek vermeyi yaptıkları haberlerle bu masum eylemi itibarsız hale getirmeye çalıştılar.
Aynı şekilde gönüllü avukatlık hizmeti sunan sözde İnsan Hakları Dernekleri bu annelerin feryatlarına kör ve sağır kesildiler. Ziyaret ettiklerini duydunuz mu?
Sözde insan hakları örgütlerine medyadan yazarlara kadar birçok kesim tam 500 gündür bu meselede üç maymunu oynadı.
Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği'mizin Diyarbakır anneleri ile ilgili aldığı insiyatifin daha da anlamlı hale geldiğine inanıyorum.
Hayatımızın her alanında olduğu gibi iletişimde de köklü değişiklikler yaşanıyor. İnsanlık merkezinde teknolojinin yer aldığı yeni bir hayat biçimine doğru yol alıyor.
Bir önceki kuşağın hayal dahi edemediği pek çok imkana bugün teknoloji sayesinde saniyeler içerisinde ulaşabiliyor.
Daha evvel saatlerimizi harcadığımız işleri bugün saniyeler içinde yapabiliyoruz.
Dijitalleşme kolaylıkların yanında ciddi sorunları da beraberinde getiriyor.
Amerikan seçim sonuçları ekseninde süren tartışmalar bizim de bir süredir dile getirdiğimiz sorunları kanıtlıyor.
Asıl tehlikeli olan sosyal medya tröstleri (tekel) siyasete ve özgürlüklere yönelik keyfi ve aleni müdahale cesaretlerini artması.
Demokrasi demokratik kurumları hedef alan şiddet eylemlerini elbette mağdur göremeyiz. Ancak insanların iletişimi söz konusu sosyal medya şirketlerinin devletlerin vatandaşlarını koruma amacıyla attığı adımlara özellikle verdikleri tepkileri de gayet iyi biliyoruz.
Türk mahkemelerinin terörü ve şiddeti öven hesaplarla ilgili kararlarının hemen hiçbirini uygulamamasıdır.
Türkiye olarak Gezi olaylarından başlayarak bugüne kadar sosyal medya şirketlerinin birçok keyfi kararlarına maruz kaldı
Ülkemiz sınırları içinde teröre izin vermiyorsak sanal dünyada da terör propagandasına terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz.
Türkiye'nin verisi Türkiye'de kalmalı diyerek başlattığımız çalışmalar da önemli mesafe aldık geçen hafta yaşanan hadiselerden sonra İnşallah bu çalışmaları daha da hızlandıracağız.
Medyanın toplum adına kamuoyu oluşturan bir kuvvetten ziyade kendisini siyasetin, yargının, yasamanın yerine koyan bir anlayışa sürüklenmesi en büyük zararı kendine verir.
Darbe dönemlerinde Türk medyasının nasıl kötü bir görüntüye sürüklendiğini hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz.
Medya Oscarlarına layık görülen basın mensuplarımızın ve kuruluşlarımızı tekrar tebrik ediyorum her birinize çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Hibya Haber Ajansı