Çelebi, Avrupa’nın son yıllarda yaşadığı siyasi ve ekonomik çalkantılar karşısında Türkiye’nin yükselişinin dikkat çekici olduğunu ifade ederek, savunma alanındaki gelişmelerin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri nasıl etkileyeceğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
TÜRKİYE, ARTIK STRATEJİK BİR GÜÇ MERKEZİ
Ekrem Çelebi, Türkiye’nin savunma sanayiinde attığı adımların sadece askeri bir başarı olarak görülmemesi gerektiğini, bunun aynı zamanda Türkiye’nin jeopolitik önemini artıran bir etken haline geldiğini belirtti. Bayraktar TB2 ve Akıncı gibi insansız hava araçları (İHA) başta olmak üzere yerli ve milli savunma sistemlerinin artık küresel bir marka haline geldiğini vurgulayan Çelebi, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye, savunma sanayiinde dışa bağımlılığını minimuma indirerek hem ekonomik hem de askeri anlamda bağımsızlığını güçlendirdi. Bugün sadece kendi ihtiyacımızı karşılamakla kalmıyoruz, aynı zamanda dost ve müttefik ülkelere de savunma sanayi ürünleri ihraç ederek küresel güvenlik denkleminde önemli bir oyuncu haline geliyoruz.”
Çelebi, savunma sanayisinde Türkiye’nin ürettiği silah ve savunma sistemlerinin Ukrayna’dan Azerbaycan’a, Afrika’dan Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada talep gördüğüne işaret etti. Bu durumun, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde elini güçlendirdiğini ve Avrupa başta olmak üzere küresel aktörlerin Türkiye’ye yönelik bakış açısını değiştirdiğini söyledi.
AVRUPA’NIN POLİTİK ZAAFİYETİ VE TÜRKİYE’NİN YÜKSELİŞİ
Ekrem Çelebi, Avrupa’nın son yıllarda giderek artan siyasi istikrarsızlık, ekonomik durgunluk ve göçmen krizi gibi sorunlarla mücadele ettiğini, bu süreçte Türkiye’nin ise kendi bölgesinde daha güçlü bir konuma geldiğini dile getirdi. Avrupa’nın güvenlik politikalarında hala NATO’ya bağımlı olduğunu ve Türkiye’nin bu noktada kritik bir müttefik olarak öne çıktığını belirtti.
“Avrupa artık eski Avrupa değil. Almanya ekonomisi durgun, Fransa toplumsal hareketlerle çalkalanıyor, İngiltere Brexit sonrası ciddi bir yön kaybı yaşadı. Avrupa Birliği içinde ülkeler arasında derin görüş ayrılıkları var. Göç, enerji krizi, güvenlik sorunları AB’yi daha da içe kapanan bir yapı haline getirdi. Bu süreçte Türkiye, özellikle enerji ve savunma alanında attığı adımlarla AB’nin dışa bağımlılığını azaltabilecek bir partner olarak öne çıkıyor.”
Çelebi, Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik politikalarında geçmişte sıkça kullanılan “insan hakları” ve “demokrasi” söylemlerinin artık yerini güvenlik ve ekonomik iş birliği önceliklerine bıraktığını da ekledi. AB’nin, Türkiye’nin savunma sanayiindeki başarısını görmezden gelerek ilişkilere zarar vermesinin kendi çıkarlarına da aykırı olduğunu söyledi.
TÜRKİYE VE AVRUPA’NIN GELECEK STRATEJİSİ
Ekrem Çelebi, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin savunma sanayi üzerinden şekillenebileceğini, ancak bunun Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecini hızlandıracağı anlamına gelmediğini belirtti. Çelebi’ye göre, AB halen Türkiye’yi stratejik bir ortak olarak görse de tam üyelik konusunda siyasi engelleri kaldırmaya yanaşmıyor.
“Savunma sanayiinde güçlenen Türkiye, NATO içindeki rolünü artırarak Avrupa’nın güvenliği için vazgeçilmez hale geldi. Ancak bu durum, Türkiye’nin AB’ye daha hızlı alınmasını sağlamayacaktır. AB’nin temel politik çizgisi değişmediği sürece Türkiye’ye yönelik çifte standart devam edecektir. Bizim yapmamız gereken, güçlü bir şekilde kendi politikamızı belirleyerek AB ile ilişkilerimizi milli menfaatler çerçevesinde şekillendirmektir.”
Son olarak Çelebi, Türkiye’nin dış politikada daha bağımsız hareket etmesi gerektiğini, Avrupa’nın iç krizleriyle uğraştığı bu dönemde Türkiye’nin jeopolitik hamlelerini hızlandırmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.