PKK’nın kendini feshetmesiyle başlayan yeni dönemin, yalnızca silahların bırakıldığı bir süreç değil; aynı zamanda milletin kaderini yeniden yazdığı bir siyaset ve kardeşlik inşası olduğunu ifade etti.
Aydemir, bu büyük dönüşümde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gösterdiği dirayetli liderliği “tarihi bir sebat ve siyasi nezaket örneği” olarak değerlendirerek, başarının milletin hanesine yazılmasının, birlik ruhunun en büyük delili olduğunu kayda geçirdi. Erdoğan’ın süreci sahiplenirken, muhalefeti dışlamadan tüm toplumsal kesimleri kapsayan bir yaklaşım sergilemesinin; milli mutabakatın güçlenmesine katkı sunduğunu belirtti.
YENİ SİYASAL ZEMİN, YENİ SORUMLULUK DÖNEMİ
Aydemir, silahların sustuğu bu yeni dönemin asıl başlangıç olduğuna işaret ederek, “Şimdi mesele; barışı, kardeşliği ve eşit vatandaşlığı sahici bir yönetim ahlakıyla tahkim etmektir. Mesele, terörsüz bir ortamda Türkiye’yi daha adil, daha kuşatıcı ve daha üretken bir siyasal iklime taşımaktır” dedi.
Milletin yıllardır çektiği acıların artık siyasetin önceliği haline geldiğini belirten Aydemir, bu süreçte özellikle Kürt vatandaşların yaşadığı illerde oluşan sevinç atmosferinin, halkın artık silahı değil, sesiyle temsil edilmek istediğini açıkça gösterdiğini söyledi. Bu gelişmenin siyasi aktörlere de yeni sorumluluklar yüklediğini, meclisin ve yerel yönetimlerin bu sesi duyarak hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
KÜRESEL DENGELERDE TÜRKİYE’NİN AĞIRLIĞI ARTMAKTADIR
Bölgesel gelişmelere de değinen Aydemir, ABD ile İsrail arasında yaşanan diplomatik kırılmanın, Türkiye’nin diplomasi gücünü artırdığına dikkat çekti. Erdoğan’ın, Suriye yaptırımlarının kaldırılmasında gösterdiği çabanın karşılık bulmasının, sadece Türkiye’nin değil, bölge halklarının da lehine bir gelişme olduğunu ifade etti.
Netanyahu yönetiminin marjinalleşmesi, ABD’nin Hamas ile diyalog kurması ve Körfez ülkeleriyle geliştirilen yeni ilişkilerin; Türkiye’nin istikrar ve barış eksenli politikalarının haklılığını bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti. Aydemir, bu süreçte Türkiye’nin “olmayan barışa aracı değil, gerçek barışı inşa eden ülke” olarak konumlandığını belirtti.
TARİHİ KODLARA DOKUNMADAN YENİ BİR DİL, YENİ BİR DÜZEN KURMALIYIZ
Aydemir, Cumhuriyetin temel kodlarına meydan okumadan, bu kodları yeniden anlamlandırarak kardeşlik temelinde yeni bir dil inşa edilmesi gerektiğini kaydetti. “Eğer bir Kürt meselesini konuşuyorsak, bunun karşısına bir Türk meselesi çıkarmamak gerekir” diyerek, sürecin tüm taraflarca itidalle yönetilmesi gerektiğini ifade etti.
Ayrıca, PKK bildirilerinde geçen tahripkâr dilin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Aydemir, “Bu bir fesihse, bu aynı zamanda bir itiraf ve teslimiyettir. Bu metinleri kutsamak değil, geride bırakmak gerekir. Milletin hafızasını tahrip etmeye çalışmak kimseye fayda sağlamaz” dedi.
MİLLİ BİRLİĞİN ZEMİNİ ARTIK SESİMİZ, DUAMIZ VE DİRENİŞİMİZDİR
Milletin iradesiyle şekillenen bu süreçte, Türkiye’nin ortak vicdanının sesi yükselmiştir. Silahların gölgesinde değil, hukuk ve adaletin ışığında bir gelecek kurulması gerektiğini vurgulayan Aydemir, “Biz terörü sadece silahla değil, vicdanla da yendik. Bu millet, birliğiyle, duasıyla, sabrıyla destan yazmıştır” dedi.
Türkiye’nin iç barışını sağlayarak, bölgesel istikrarın temel taşı haline geldiğini belirten Aydemir, “Bu istikametten sapmadan, bu ortak yoldan ayrılmadan yürümeye devam etmeliyiz” ifadelerini kullandı.