Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor Yerel Haberler Teknoloji Kim Kimdir?
Bakan Şimşek: Türkiye, Ekonomik Dönüşümde Kararlılıkla İlerliyor
Bakan Şimşek: Türkiye, Ekonomik Dönüşümde Kararlılıkla İlerliyor
EPDK, 2025 Yılı İçin Enerji Piyasası Ücretlerini Belirledi
EPDK, 2025 Yılı İçin Enerji Piyasası Ücretlerini Belirledi
MEB, İlkokul Öğrencilerine Yönelik Yeni Fasikülleri Yayınladı
MEB, İlkokul Öğrencilerine Yönelik Yeni Fasikülleri Yayınladı
DEAŞ Operasyonunda 10 Şüpheli Tutuklandı
DEAŞ Operasyonunda 10 Şüpheli Tutuklandı
FETÖ Operasyonunda Gri Kategoride Aranan Çift Yakalandı
FETÖ Operasyonunda Gri Kategoride Aranan Çift Yakalandı
HABERLER>SİYASET
5 Eylül 2009 Cumartesi - 09:55

'CHP gelmezse biz gideriz'

Başbakan Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin iftar yemeğinde CHP'ye seslendi.

 CHP gelmezse biz gideriz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz israf ekonomisini çözüp de verim ekonomisine geçtiğimiz gün inanın şu anda bulunduğumuz noktanın çok daha ötesinde oluruz, Ama israf ekonomisinden kurtulacağız'' dedi.

Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin WOW Otel'de verdiği iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bir ''dayanışma ve paylaşma'' ruhuyla yaşadığı ve yaşattığı Ramazan ayının İstanbul'da çok farklı ve heyecanlı bir atmosferde kutlandığını ifade ederek, şehir ve Ramazanın adeta kaynaştığını ve bütünleştiğini söyledi.

Dalga dalga tüm şehri kucaklayan bu paylaşma, dayanışma ve hoşgörü ikliminin yürekleri sardığını vurgulayan Erdoğan, İstanbul'un metropol boyutlarındaki büyüklüğüne rağmen yoksulları, kimsesizleri, yolda kalmışları unutturmayan bir şehir olarak dünyada farklı bir yerde durduğunu dile getirdi.

Modern dünyanın kalabalıkları içinde yalnızlaşan bireylerinin İstanbul'da medeniyet ve kültürün sıcaklığı ile kuşatıldığını anlatan Erdoğan, sadece Ramazan ayında değil, yılın 365 günü başta Büyükşehir ve ilçe belediyeleri olmak üzere devletin her biriminin sosyal devlet anlayışının bir sonucu olarak ihtiyaç sahiplerinin her an yanında olduğunu ve sorunlarına kalıcı çözümler getirdiğini belirtti.

Başbakan Erdoğan, sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler ve vatandaşların da bu dayanışma ve yardımlaşma kervanına güçleri oranında destek verdiğini ifade ederek, ''Ben tüm dünyada Ramazanın vesile olduğu bu dostluk ve kardeşlik ruhunun her an daim olmasını temenni ediyorum. Ramazan vesilesi ile daha güçlü bir seviyede hissedilen dayanışma ve kaynaşma kültürünün 365 gün boyunca hissedilmesini diliyorum'' diye konuştu.

Türkiye'nin çok büyük bir ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

''Hatta bizim tahayyül sınırlarımızın ötesinde de etkileri olan, belki de dışarıdan gücü daha iyi hissedilen bir ülke. Her yeni güneş Iğdır'dan doğmaya başlıyor. 81 vilayetimizin tamamını ısıtıyor ve aydınlatıyor. Ve her gün Edirne'de batıyor. Hepimiz aynı gök kubbenin altında yaşıyoruz, aynı güneşi paylaşıyoruz, aynı topraklar üzerinde yaşamamızı devam ettirmenin mücadelesini veriyoruz. Hepimiz ortak bir kaderi, ortak arzuları, istekleri, hedefleri taşıyoruz. Her birimiz bu dünya güzeli ülkeyi daha da güzelleştirmenin daha da kalkındırmanın, ilerletmenin gayesi içindeyiz. Yoksulluğu azaltmak hepimizin ortak hedefi. Yoksulluğu gidermek hepimizin arzusu. Mutlu ve mesut vatandaşlar olarak huzur güven ve refah içinde bir ve beraber olarak geleceğe doğru yürümek hepimizin gayesi. Güneşin doğduğu Iğdır ile battığı Edirne arasındaki 780 bin kilometre karenin tamamında yaşayan her bir birey, altını çizerek ifade ediyorum; farklılıklarla kıyas kabul etmeyecek kadar çok ortak yön taşıyor. ''

İstanbul'un, Türkiye'nin ne kadar büyük yüce ve zengin olduğunun ispatı net, açık, müşahhas örneği olduğunu dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin her ilinden ve ilçesinden insanların İstanbul'da ortak bir noktada buluştuğunu kaydetti.

Erdoğan, bir çok sıkıntılar, olumsuzluk ve depremler yaşandığını hatırlatarak, ''Bütün bu olaylar olduğu zaman bir bakıyorsunuz ki dünyanın bir diğer ucunda felaket seslerini işitirken bizim ülkemizde aynı anda herkes o bölgeye hücum ediyor. Neyi var neyi yok onunla yardımcı olmaya çalışıyor'' dedi.

-İSRAF EKONOMİSİ -

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin özellikle bir sorunu çözmek zorunda olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''O da şu; biz israf ekonomisini çözüp de verim ekonomisine geçtiğimiz gün inanın şu anda bulunduğumuz noktanın çok daha ötesinde oluruz, ama israf ekonomisinden kurtulacağız. Şu anda israf ekonomisinin geçerli olmadığı ev yok. Her evde var. Fakirinde de var, onu da söyleyeyim. Zengini zaten almış başını gidiyor, israftan onun hiç bir zaman çıktığı yok. Kendimizi bu noktada imtihana çekmemiz lazım, hepimizin istisnasız... Eğer burada kendimizi imtihana çekersek ülkemizde fakir fukara, garip gureba kalmaz, bir başka olur o zaman bizim ülkemiz. O zaman bu ülkede sevgi ve rahmet dalgaları çok daha farklı esmeye başlar. O zaman bu ülkede kavgayı, anarşiyi, terörü göremezsiniz, çünkü barınacak yer bulamaz. Bu güzel şehrin güzelliğini hep birlikte paylaşıyoruz. Bu güzel şehri daha da güzelleştirmek için hep birlikte çalışıyoruz. Bana göre inşa edilen bir gecekondu israf ekonomisinin en güzel örneğidir. Herkes zanneder ki başını sokmak için bir yer yaptı, hayır, tam manasıyla israf ekonomisinin bir gereği olarak bunu inşa etti. Verim ekonomisinin içinde olan onu inşa etmez gider kirada oturur.''

Toplu konutları israf ekonomisini yıkmak için yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, çok da olumlu sonuçlar aldıklarını söyledi.

Fakir evlerini dolaştığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Gittiğim evlerde soruyorum; 'buraya ne kira veriyorsunuz?' ama içeride oturulur gibi değil, rezillik, sefalet, felaket. '250-300 lira kira veriyorum' diyorlar. Niye TOKİ'den ev almıyorsun? Bak TOKİ 250-300 liraya aylık taksitle daire veriyor. Gel oraya. Oraya geldiğin zaman kiracı değil ev sahibi olacaksın. Biz de diyoruz ki 'imkanı olan kardeşlerimiz de bu tür fakir fukarayı gitsin kendisi bulsun.' desin ki 'peşinatı ben vereceğim. Buraya ödeyeceğin kirayı da gel taksit olarak öde.' Şu anda bu anlayışı yaygınlaştırıyoruz. Niye bunu yaygınlaştırıyoruz? Çünkü bu ülkenin güzelleşmeye ihtiyacı var. Şu güzelim İstanbul'u katletmeye kimsenin hakkı yok. Hiçbir şehrimizi katletmeye hiç kimsenin hakkı yok. Bakıyorsunuz otobanlar, asfaltlar yapılıyor, ama kenarları sağlı sollu ucube. Olmuyor. Bir çok yer de işgal. Hukukçu değilim, zilyetlik diye bir olay var. Adam gidiyor bir yeri işgal ediyor. Orada 10-15 yıl kaldı mı oranın sahibi oluyor. Ondan sonra oradan çıkaramazsın.''

Başbakan Erdoğan, bazılarının tepki göstereceğini ancak üst kullanım hakkı diye bir şey çıkarıldığını ifade ederek, ''Bu nasıl haksa? Devlet üst kullanım hakkı veriyormuş. Gel burayı 49 yıl kullan. Artık o oranın sahibidir geri alamazsınız. Böyle bir hukuk olur mu? Bunların biraz tartışılması lazım. Öbür tarafta fakir fukara garip gureba yiyecek bir şey bulamıyor. Sen gidiyorsun bir arazide üst kullanım hakkı alıyorsun. Bu gerçekten ülkenin kasasına bir şeyler döndürüyorsa eyvallah, ama döndürmüyorsa bunu da düşünmemiz lazım'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, IMF ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantısının bu yıl İstanbul'da yapılacağını, devlet başkanı, başbakan ve bakanların da arasında bulunduğu 15 bine yakın kişinin katılacağı toplantının inşaatı devam eden Harbiye Kongre Merkezi'nde yapılacağını anlattı.

İstanbul'un dünyanın sayılı kongre merkezlerinden biri haline geleceğini kaydeden Erdoğan, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'da bir çok uluslararası toplantının da gerçekleştirileceğini söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Attığımız her adım karşısında 'Türkiye bölündü, bölünüyor, bölünecek' demek, bu korkuyu gün be gün büyütmek, çok büyük bir özgüven eksikliğine işaret eder'' dedi.

Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin iftarında yaptığı konuşmada, geçen günlerde enflasyon rakamının 5,33 olarak olarak açıklandığını hatırlatarak, bu rakamın yüzde 33'ten bu noktaya geldiğini ifade etti.

Faizlerin yüzde 63'ten tek haneli rakama düştüğünü vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Şimdi neyi konuşacaklar merak ediyorum? Yatıyorlar, kalkıyorlar 'Cari açık' diyorlar. E cari açık da evelallah çok çok aşağılara indi. Ha tek şeyleri kaldı şimdi ellerinde, 'Efendim bütçe açık verdi.' Doğrudur. Biz, bütçenin açık vermesinden korkmuyoruz. Aç Amerika'nın kitabını bak. Amerika'nın bu yıl bütçe açığı ne? 1,5 trilyon dolar. Dünya bir finansal krizin içerisinde. Herkes de bu var. Biraz vicdan sahibi olalım. Elinizi vicdanımıza şöyle bir koyalım. Şöyle onun sesini bir dinleyelim, Ne var ne yok diye...''

Erdoğan, hükümet olarak her alanda reformlar gerçekleştirdiklerini, demokrasi yolunda adımlar attıklarını, AB'ye tam üyelik yolunda mesafeler katetiklerini belirterek, bunların her birinin Türkiye'nin başarısı olduğunu söyledi.

7 yıl önce Türkiye'ye gelen turist sayısının 13 milyon olduğunu, geçen yıl ise bu rakamın 26 milyona çıktığını anlatan Erdoğan, ''İnşallah bu yıl 26 milyonu yine tutturacağız'' dedi.

Erdoğan, buna karşın komşu Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerin turist sayılarının ciddi anlamda düştüğüne işaret etti.

Türkiye'ye gelen uluslararası yatırımların, AK Parti göreve geldiğinde yılda 1 milyar dolar olduğunu, geçen yıl ise bu rakamın bütün yaşanan ekonomik krize rağmen 18 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ifade eden Erdoğan, ''Bizim bir özgüvenimiz var artık. Türkiye istikrar ve güven noktasında bu özgüveni ile sürekli olarak temayüz ediyor'' diye konuştu.

-''NEREYE EL ATSAN KARŞINDA STATÜKO''-

6,5 yıl önce göreve geldiklerinde 'Biz. bu milletin efendisi olmaya değil, hizmetkarı olmaya geldik'' dediklerini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bizim farkımız bu. Çünkü, hizmet etmek istiyoruz ve bu ülkede petrol yok. Yok ama ondan çok daha önemli değerler var. Bizim genç dinamik bir nüfusumuz, insan potansiyelimiz var. Fakat nereye el atsan karşında statüko. Bakıyorsun bariyerler. Size adım attırmıyorlar, engelliyorlar. Şaşarsınız. Hayırdır ne oluyor? Her şeyi konuşamıyorsunuz ki... 'Ya siz Başbakansınız nasıl konuşamıyorsunuz?' Evet konuşamıyoruz, ama konuşacağımız günler de gelecek. Onu da söyleyeyim.''

Erdoğan'ın bu sözleri salondakiler tarafından uzun süre alkışlandı.

Kimilerinin kendisine ''Sakın dokunma yanarsın'', ''Elini taşın altına sokma, risk alma'' dediklerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Hocam, 'Ekonomi risktir' derdi. Daha sonra okudukça şunu öğrendik. Siyaset de risk. Ama şimdi görüyorum ki, yaşam risktir. Bunu böyle biliniz. Yaşam risk olduğuna göre, artık diyoruz ki, biz bu yola çıktık, öyleyse bu riski üzerimize aldık. Bedeli ne olursa olsun bunu ödemek suretiyle bu yola devam edeceğiz. Bazı dostlarımız sağolsun bize akıl veriyorlar. 'Onlarca yıldır çözülemeyen sorunları sen mi çözeceksin Tayyipciğim?' diyor. Ne güzel akıl, görüyorsunuz ya. 'Çözemezsin vazgeç. Senden öncekiler bunu yapamadı. Sen nasıl yapacaksın? Ertele' dediler, 'Ötele' dediler, 'Sümen altı yap' dediler, 'Görmezden gel' dediler. Biz ise 'Hayır' dedik. Biz, milletimizden yetkiyi bu şartla aldık. Bu omuzlarımızdaki emaneti milletimizden aldık. 'Milletimize hayal kırıklığı yaşatamayız' dedik. Ve bu bütün engellemelerine rağmen, bütün meselelerin üzerine cesaretle gittik, gidiyoruz. İşte bir Ergenekon olayının üzerine gittiğimizde aynı şeyi söylediler. Bazıları yanımıza geldi. Bazıları telefon açtı. 'Neye güveniyorsun? Neyine güveniyorsun?' dediler. Bunlara ne denir? Söylenecek tek şey var. Ben Hakka güveniyorum, halka güveniyorum. İşte nerelerde nelerin olduğunu hep gördük, görüyoruz. Nerelerden nelerin çıktığını görüyoruz. Neler olmuş bu ülkede? Neler oluyor? Ve milletimizden aldığımız gücün altında bu yatıyor. Ülkemizin, halkımızın huzur ve refahı için kronik sorunları aşmaya, gücümüzü ve imkanlarımızı heba eden meselelerin üzerine gitmeye devam edecek ve hiçbir zaman çözümsüzlüğü çözüm olarak görmeyeceğiz.''

-KIBRIS MESELESİ-

Konuşmasında, Kıbrıs konusundaki eleştirilere de değinen Başbakan Erdoğan, ''Kıbrıs meselesinin üzerine gittik. Bize dediler ki 'Ne yapıyorsunuz siz? Bugüne kadar kim geldi bunu çözdü de siz çözeceksiniz.' Bir taraf bunu söylerken, bir taraf kalktı ve dediler ki, 'Kıbrıs'ı peşkeş çekiyorlar.' Hangisi doğru? O mu doğru, bu mu doğru? Kıbrıs yerinde duruyor. Şu anda Sayın Talat'ın dünyadaki itibarı hiçbir bundan önceki gerek Cumhurbaşkanı, gerek diğerlerinin görmediği itibarla mukayese edilmeyecek kadar fazla'' şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, şu anda dünyanın 20 ülkesinde KKTC'nin ofisi bulunduğunu, aynı zamanda KKTC'nin İslam Konferansı Örgütü'nün gözlemci üyesi konumuna geldiğini ve Annan Planı'nda olduğu gibi Kıbrıs Türk Devleti olarak yer aldığını hatırlattı.

Türkiye'nin 2 kez üst üste İKÖ'nün genel sekreterliğine seçildiğini, BM Güvenlik Konseyi'nde 47 yıldan sonra geçici üyeliğe getirildiğini dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''Hiçbir zaman milletimizin yüreğini dağlayan, ufkunu daraltan, umutlarını tüketen meselelerine gözümüzü yummadık. Çünkü biliyoruz ki, Türkiye her türlü sorunu konuşacak, tartışacak donanıma, birikime sahiptir. Türkiye eski sorunların altında ezilecek, kan kaybedecek, insanlarını heder edecek bir ülke değildir. Çözümsüzlüğü politika zannedenler asıl büyük tehlikenin, asıl büyük riskin geçmişin anlayışlarını devam ettirmekte olduğunu görmeyebilirler. Ama biz görüyor ve biliyoruz ki Türkiye artık kabına sığmıyor.''

Erdoğan, kendi neslinin onlarca yılı bu meseleleri konuşarak, tartışarak geçirdiğini dile getirerek, şunları söyledi:

''Sevgili kardeşlerim, artık konuşmanın, tartışmanın vakti geçti. 'Bugün artık eylem vaktidir' dedik ve tamamen halis zihniyetle bu meselelere el attık. Türkiye'nin korkularla varabileceği hiçbir yer yoktur. Türkiye'nin gölgesinden korkarak, hayali tehditlerden korkarak, sanal düşmanlar üreterek hiçbir yere varması mümkün değildir. Attığımız her adım karşısında 'Türkiye bölündü, bölünüyor, bölünecek' demek, bu korkuyu gün be gün büyütmek, çok büyük bir özgüven eksikliğine işaret eder. Ve ne bu ülkeye, ne de bu millete fayda sağlamaz. Türkiye sıradan bir ülke değil, Türkiye kırılgan bir ülke değil. Türkiye'yi kırılgan bir ülke olarak görenler, Türkiye'yi attığı her adım karşısında bölünme korkusuyla tehdit edenler, nasıl bir özgüven eksikliği içinde olduklarını artık fark etmek zorunda. TÜrkiye artık kuruluş dönemlerinden devraldığı korkuları, kaygıları bir yana bırakmak durumundadır. Cumhuriyetimiz güçlenmiştir. İşte cumhur burada. Cumhuriyeti kimse başka yerde aramasın. Cumhuriyet sizsiniz, cumhuriyet halk. Cumhuriyeti kimse başka yerde aramasın. Başka türlü izaha yer vermesin. Başka türlü izaha yeltenenlere tavsiye ediyorum, açsınlar istedikleri ansiklopediye, lügata baksınlar, orada sadece halkı, milleti görecekler. Ve modern Türkiye Cumhuriyeti tüm kurum ve kurallarıyla çağdaş dünyaya artık demir atmıştır. Türkiye, ne bir kabile devletidir, ne belli güçlerin nizam verdiği bir ülkedir.''

......

 
Mars yüzeyinde Hz. İsa sureti
 
Aracı Cemil Baran konuştu
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
AKP'nin mutabakat planı
Ermenistan’la ilişkiler için paraflanan protokole ilişkin ikna turları yapılacak.
AKP açılımlarla unutturuyor
Askere sivil yargı, Deniz Feneri davası ve belge tartışmaları gündemden düştü.
Atalay'dan açılımın öteki yüzü
İçişleri Bakanı Atalay, demokratik açılım turları sürecinin perde arkasını aktardı.
 
Bakan CHP'den makas aldı!
İzmir'de düzenlenen açılış töreni günlerce konuşulacak fotoğraf karelerine sahne oldu.
Emine Erdoğan'ı ağlatan tören
Kaddafi’nin iktidar kutlamalarına katılan Türk heyeti üst düzeyde ilgi gördü.
İngiltere ile 'parmak izi' krizi
Vize başvurusunda bulunan Savunma Sanayii Müsteşarı Bayar'dan parmak izi istendi.
 
Baykal'dan Karabağ resti
CHP lideri Deniz Baykal, "Karabağ işgali bitmezse protokol yürürlüğe girmez."
Protokolün 'Türkçe meali'!
Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşme süreci iki protokole dayanıyor.
Erivan’la çözüm için tarihi adım
İsviçre’nin arabuluculuğunda iç siyasi istişareleri başlatmak için mutabakata varıldı.
 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ANKET
Türkiye'nin aktif dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

Doğru Buluyorum
Yanlış Buluyorum
Fikrim Yok

Sonuçları göster Anket arşivi
ARŞİV
Ana Sayfa Gündem Siyaset Ekonomi Asayiş Eğitim-Bilim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Dünya Haber Yorum Spor
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri