Türkiye, bir kez daha kendine has bir toplumsal reaksiyonun eşiğinde. Bu kez mesele, ne enflasyonun roket hızıyla uçuşu, ne de siyasetin bitmeyen tiyatrosu. Yeni bir bela, sessiz sedasız hayatımıza sızdı: Radar tarlaları! Evet, yanlış duymadınız, köy yollarındaki traktörden 3 şeritli otoyollara kadar her yere serpiştirilen radarlar, artık trafik kontrolünden çok tahsilat seferberliği gibi kokuyor.
Hani derler ya, “devlet baba”… İşte bu baba, eline radar tabancasını almış, vatandaşına tuzak kurar gibi davranıyor. 3’er şeritli duble yollara 50 km hız sınırı koyup, 30 km arayla radar dikmek neyin nesi? Çevre yolları, otoyollar, hatta köy yolları bile radarlarla kuşatılmış. Traktörle tarlaya giderken bile ensenizde bir radar! Bu mudur yani can kaybını önleme politikası? Hadi oradan! Bu, olsa olsa devletin kasasını doldurma politikasıdır.
Bakın, trafikte denetim elbette elzemdir. Kimse aksini söyleyemez. Ama denetimin amacı, önleyici olmaktır, “nasıl ceza keserim” kurnazlığı değil! Trafiğin durma noktasına geldiği ana arterlerde radar yoğunluğu neyi çözer? Şehirlerarası yolda, düzgün bir asfaltta, 50 km sınırı koyup radar yerleştirmek, vatandaşın aklıyla alay etmektir. Devlet, vatandaşına tuzak kurmaz! Kurmamalı!
Bu radar çılgınlığı, toplumsal öfkeyi her geçen gün katlıyor. İnsanlar, işe giderken, çocuğunu okula bırakırken, tarlasına ulaşmaya çalışırken bir ceza korkusuyla yaşamak zorunda mı? Bu mudur modern devlet anlayışı? Hani nerede o “halka hizmet” nutukları? Görünen o ki, halka hizmet, halkın cebine el uzatmakla eşdeğer hale gelmiş.
Ey radar baronları! Siz bu milleti ceza makinesi mi sandınız? Her radarın ardında bir memurun, her cezanın ardında bir vatandaşın alın teri var. Bu gidişle, trafik ışıkları yerine radar ışıklarıyla donatılacak yollarımız. Belki de yakında evimizin bahçesine radar dikeceksiniz, ne dersiniz? Yeter artık! Bu tahsilat seferberliğine bir son verin. Trafik güvenliği, ceza yazarak değil, akılcı politikalarla sağlanır. Unutmayın, devlet vatandaşın dostu olmalı, düşmanı değil!