ANKARA / Ankaralı bir grup olan ve kariyeri boyunca Ankara’da yaşamayı tercih eden Zakkum, yeni albümü “Her Gün Sonbahar” ile hayranlarıyla buluştu. “Her Gün Sonbahar tam bir Ankara albümü” oldu diyen grup üyeleri Yusuf Demirkol, Cem Senyücel ve Eren Parlakgümüş, “Albümün en başından en sonuna kadar her adımı Ankara’da atıldı. Yapım aşaması gerçekten de çok yorucu ama bir o kadar da heyecanlı ve zevkli olan bir süreçti” diye konuştu.
- Yepyeni albümünüz “Her Gün Sonbahar” ile dönüş yaptınız. Albüm sadece çıkış parçasıyla değil, “sonbahar” konseptiyle bir bütün olarak çok sevildi. Albümden ve yapım aşamasından bahseder misiniz?
YUSUF: Albüm çalışması, söz ve bestelerin ortaya çıkmasını göz önünde bulundurursak, son iki yıllık dönemi kapsadı. Biz, şarkıları yaratırken hiç zorlanmıyoruz. Sözlerin yazılması, bestelerin yapılması; bunlar zaten bizi biz yapan şeyler. Asıl yorucu olan, kayıt aşaması aslında. Duygu yoğunluğunun, mekanik ortama aktarılması gibi. İstiyoruz ki, şarkılar bestelendiği anda, sihirli bir değnekle insanlara ulaşsın ve biz hemen yeni şarkılar yapalım. Fakat öyle olmuyor işte...
EREN: “Her Gün Sonbahar” tam bir Ankara albümü. En başından en sonuna kadar her adımı Ankara’da atıldı. Yapım aşaması gerçekten de çok yorucu ama bir o kadar da heyecanlı ve zevkli olan bir süreçti. Her şeyin ötesinde, gerçekten içimize sinen, dinleyicilerimizle paylaşmaktan gurur duyduğumuz bir albüm.
HER SANATÇI KENDİNİ ÖZGÜR BIRAKABİLMELİ
- Bu, Zakkum’un dördüncü stüdyo çalışması. İlk albümden bu yana, şarkılarınız enstrüman kullanımı ve müzik tarzı olarak bir değişim gösterdi diyebiliriz. Müzikal bir çeşitlilik söz konusu. Bunun sebebi neydi?
CEM: Değişime kapalı olmak, olduğun yerinde saymanın diğer adı gibi geliyor bana. Her sanatçı, kendini özgür bırakabilmeli. Biz de kendimizi özgür bırakmayı yavaş yavaş öğrenmeye başladık, son üç dört yıldır. Şarkılara kendimizi bırakıyoruz, onlar da bizi bir yolculuğa çıkarıyor. Eğer şarkıları özgür bırakmazsak ve onlara zorla bir tarz dayatmaya kalkarsak, kendini tekrar eden müzisyenlerden bir farkımız kalmaz.
EREN: İlk albümümüz davul, bas, gitar, vokal dörtlüsünü içeren, “cover” geçmişimizin de etkisinin yoğun hissedildiği klasik bir rock albümü idi. Bu albümden sonra, müziğimizde farklı enstrüman kullanımlarına ve farklı tarzlara yer vermeye başladık. Karşı tarafa vermek istediğimiz hisleri en güzel ifade edebileceğine inandığımız enstrümanları ve ezgileri seçerek, güzel müzik yapmaya çalışan bir grubuz. Tarzlara, türlere önem vermiyoruz, tek amacımız “müzik” yapmak.
ŞEHİR UYKUYA ÇEKİLİNCE YARATICILIK BAŞLIYOR
- Zakkum üyeleri, boş zamanlarını nasıl geçirir? Şu an okuduğunuz kitap, son izlediğiniz film veya diziler neler? Gece insanı mısınız yoksa gündüz mü?
YUSUF: Günün her iki yarısına da ihtiyaç duyuyorum. Gündüzü de, geceyi de yaşamaya çalışıyorum. Her ikisi de farklı yönlerimi besliyor. Sosyal hayat ve yalnız kalınan zaman arasındaki dengeyi iyi kurmalı insan. Şu aralar, daha önce de okuduğum Giovanni Papini’den “Gog”u yeniden gözden geçiriyorum. Yayındaki dizilerden takip ettiğim ise, “Boardwalk Empire”.
CEM: Benim, söz yazarı olarak en yaratıcı hissetiğim zamanlar geceleri, tüm şehir uykuya çekilince başlıyor. Zakkum albümlerindeki bütün sözleri gece saatlerinde yazdım. En son izlediğim film, yeni bir yapım olmasa da “Green Street Hooligans”. Şu aralar Schopenhauer’den “Ölümün Anlamı”nı okuyorum. Dizi olaraksa, “Breaking Bad”i henüz bitirdim. Devam eden dizilerden “Homeland” ve “Sons of Anarchy”i takip ediyorum.
EREN: Her ne kadar gündüzlerimi dolu dolu geçirmeye çalışsam da bir gece insanıyım. Boş zamanlarımı kendimi geliştirmek için bir fırsat olarak görüp, buna göre davranmaya çalışıyorum. En son izlediğim film El Cuerpo-Ceset. Şaşırtıcı sonları sevenlere önereceğim bir film. Şu anda da büyük bir zevkle Trevanian’dan Şibumi’yi okuyorum.
ERKEN BAŞLAMAYI TERCİH EDERDİK
- 15 yılı geride bıraktınız. Bu, çok uzun bir süre. Bunca seneyi birlikte geçirmiş olmak nasıl bir duygu? Geriye dönüp de baktığınızda, pişmanlıklarınız var mı? Bu yıllar boyunca en mutlu anlarınız hangileriydi?
YUSUF: Birlikte büyümeye ve öğrenmeye devam ediyoruz. 15 yıl boyunca engebeli yollardan, keskin virajlardan hep beraber, omuz omuza geçtik. Güneşli günleri de gördük, fırtınalara da yakalandık. Yalnız başına olmamak, birilerinin hep elinizden tutuyor ve aynı adımları sizinle eş zamanlı olarak atıyor olması, devam edebilme gücü veriyor insana...
EREN: İnsanın tüm hayatının şekillendiği dönemleri hep beraber geçirdik. Birbirimizin hayatındaki tüm gelişmelere beraber şahit olduk. Geriye dönüp baktığımızda, buna pişmanlık diyebilir miyiz bilmiyorum ama, müziğimizi dinleyicilerimizle paylaşmaya daha erken başlamamış olmayı tercih ederdik. Bize en çok mutluluk veren şey, daha çok kişiye ulaşıp, daha fazla kişinin ruhuna dokunmak. Bu nedenle, her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmak için çaba sarfediyoruz.
İSTANBUL ALGISINI KIRDIK
- Ankaralı bir grupsunuz ve kariyeriniz boyunca Ankara’da yaşamayı tercih ettiniz. Bu, belki de müzik piyasasında bir ilk. Bunun sebebi neydi? Sizin için artıları ne oldu ve zorluklarını yaşadınız mı?
CEM: Ankara bizim soluk alabildiğimiz tek şehir aslında. Birçok kenti seviyoruz, turneler süresince birçok durağımız oluyor. Fakat turne sonunda, yine kendimizi Ankara’nın kollarına atıyoruz ve pilimizi tekrar şarj ediyoruz burada. Tüm Zakkum kariyeri, ilmik ilmik Ankara’da işlendi 15 senedir. Kliplerimizin çoğunu da Ankara’da çektik. Bunu yaparken, farketmeden de olsa, ‘İstanbul dışında bu işlerin yapılamayacağı’ ön yargısını da kırmış olduk. Başka bir anlamda, müziğin ne üretilirse üretilsin, doğru kulaklara, doğru kaplere her yerden ulaşabileceğini kanıtladık. Önemli olan, kendinizi nerede özgür ve üretken hissettiğiniz.ANKARA /