Başkent’in ismini taşıyan, en eski üniversitelerinden Ankara Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, “Yıllarca çok kan kaybetmiş” dediği üniversitesini hakettiği yere ulaştırmak için çabalıyor. Bu hedefle gece- gündüz çalışan Prof. İbiş, rektör kimliğinin yanısıra, özel hayatında da çok renkli bir portre çiziyor. Aslında tıp doktoru olan Prof. İbiş’in hayali “baterist” olmakmış. Olamamış ama rektörlük görevine atanana kadar üniversitenin bütün kültür- sanat etkinliklerinde “tumba” çalarak hayalini bir anlamda gerçekleştirmeyi başarmış. Belki de çok az insan da rastlanabilecek ilginç hobilere de sahip olan Prof. İbiş’in, en farklı hobisi, doğadan taş toplamak. Bir diğer hobisi de çiçekler. Şu sıralar “orkide”ye merak sarmış ve odası rengarenk orkidelerle dolu. Hayvanlarla da arası iyi olan Prof. İbiş’in en sevdiği hayvan ise kuşlar. Makam odasında iki kanarya besliyor. Onlara gözü gibi bakıyor. İyi bir tenisçi de olan Prof. İbiş, bu konuda da iddialı. Üniversitesine yönelik birçok proje ve hedef koyan Prof. İbiş’in en öncelikli hedefi ise “Her fakültenin en az bir sosyal sorumluluk projesi yürütmesi.” Ankara Hürriyet olarak bu hafta “Eğitim Sohbetleri”nde Prof. İbiş’e konuk olduk. İbiş’in, sorularımıza verdiği birbirinden renkli ve ilginç yanıtlar ve bilinmeyenleri şöyle:
- Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
- Trabzonluyum. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Uzmanlık alanım Nükleer Tıp. 1985 yılında araştırma görevlisi olarak Ankara Üniversitesi’nde göreve başladım ve o günden bu yana da Ankara Üniversitesi’ndeyim. Bütün akademik kariyerimi burada yaptım. Birçok idari görevde bulundum. 2012 yılı Ağustosu’ndan beri de rektör olarak çalışıyorum. Aslında benim bütün hayalim batarist olmaktı. Ama olamadım. Rektör olmadan önce üniversitede grubumuz vardı. Tumba çalıyordum. Orkestramızla çok yerde çaldık. Üniversitenin kokteyllerinde çalıyorduk. Büyük otellerde çalıyorduk. Belki yakın zamanda yine o orkestramızı yeniden kurup, devam edeceğiz.
- Haftasonlarınız nasıl geçiyor?
- Pazar günümü çok zorunlu olmadıkça aileme ayırmaya çalışıyorum. Cumartesi günleri çalışıyorum. Tatil günlerini hep aliemle birlikte yaptığım ortak etkinliklere ayırmaya çalışıyorum.
- Spor yapıyor musunuz?
- Uzun süre tenis oynadım. Çok güzel bir spor tenis. Her yaşta yapılabilen bir spor. Ama rektörlük görevine başladıktan sonra raketi elime alamadım.
- Hobileriniz neler?
- Bahçeye çok meraklıyım. Gölbaşında küçük bir bahçem var. Oraya ağaç dikip, çiçek yetiştiriyorum. Bir ara menekşeye çok merak salmıştım. Şu sıralar orkide merakım var. Odam da sayısız orkide var. Doğal taş merakım da var. Doğadan ilginç taşlar bulup, topluyorum. Jeoloji öğrenci gruplarının gezilerine katılıyorum.
- Rektörlük hayaliniz miydi?
Hayatındaki tesadüfler insanın hayatının yönünü değiştirir. Asistanken arkadaşlarımla konuşuyordum. Biri dedi ki: “Ben doktorluğa devam etmeyeceğim, iş hayatına atılacağım” bir diğeri dedi ki: “Bürokrat olacağım.” Ben de o zaman biriniz iş adamı, biriniz bakan oluyor bana da rektörlük kalıyor. Ben de artık rektör olurum dedim ve hep birlikte gülmüştük. Rektörlüğe aday olduğumda da aklıma bu sohbet geldi ve çok güldüm. O dönem çok tesadüfen söylediğim bir söz gerçek oldu.
SOSYAL BİLİMLERDE MARKAYIZ
- Ankara Üniversitesi’nde ileriye yönelik hedefleriniz neler?
- Hem çok büyük hem de disiplin bağlamında yaygın bir üniversiteyiz. Güçlü bölümlerimiz, fakültelerimiz var. Sosyal Bilimler alanında da markayız. Hukuk, Mülkiye, Eğitim Bilimleri, İletişim, Tıp, İlahiyat, Fen, Ziraat, Veteriner Fakültesi hepsi tek tek alanlarında marka ve çok güçlüler. Ancak Ankara Üniversitesi bugün hakettiği yerde değil. Fiziki mekanları ve öğrenci mekanlarına baktığımızda ve araştırma bakamından çok önde olmamız gerekiyor. Ankara Üniversitesi geçmişte çok kan kaybetmiş. Olması gerektiği yere ulaşması için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız.
projelerini hayata geçiriyoruz.
“SOYLU KENT” ANKARA
- Ankara deyince aklınıza ilk ne geliyor?
- Kültür Sanat imajı doğuyor içimde. Ankara’ya, liseyi Trabzon’da bitirdikten sonra geldim ama bende hep Ankara deyince kültür başkenti geliyor aklıma. Tarihte de var bu. Milattan önce 25 yılında Romalı bir tarihçi Ankara’yı “Soylu Kent” diye tanımlıyor. Ankara gerçekten kültür başkenti. Roma Hamamı’nın olduğu bölgeler kültürün doğduğu yerler. Tarihi değerleri, tarihi yapısı ile kültür başkenti. Cumhuriyetin başkenti. Kurtuluş Savaşı’nın kazanımlarının başladığı yer Ankara. Ankara yönetti süreci. Ruhu burada oluşmuş. Kararlar buradan alınmış. Aynı zamanda üniversite başkenti. Türkiye’nin en köklü ve öncü üniversitesi Ankara’da. Birçok siyasetçi, sanatçı, edebiyatçı, yazar Ankara’da yetişmiş. Cumhuriyet izini çok kuvvetli taşıyan bir kent. Tarihi binalara baktığımzda da bunu görüyoruz.
Hürriyet - Esra KAYA - Fotoğraflar: Mert Gökhan KOÇ