Türkiye’nin son yıllarda hem bölgesinde hem de dünyada birçok alanda yakaladığı başarılı ivme; yeni fırsat ve imkânlar getirmekle birlikte, varlık ve bütünlüğüne yönelik karmaşık tehdit ve risklerin boyutlarını da değiştirmiştir.
Bütün dünyayı sarsan ve geçtiğimiz Mart ayında da ülke gündemine oturan koronavirüs salgını, söz konusu girift tehlikelerin sadece klasik bakış açıları ve mevcut ezberlerle bertaraf edilmesinin mümkün olmadığını gözler önüne sermiştir.
İnsanlığın bilim ve teknolojide geldiği inanılması güç seviyenin; bir yandan kısmi refah ve gelişmişliği arttırırken, diğer yandan da insanlığın sonunu getirebilecek yaman tehditleri beraberinde taşıdığı görülmektedir.
Emperyalist ülkelerin attığı çıkarcı adımlar, dünyanın kaynaklarını hızla ve sorumsuzca tüketmekte; yeryüzünde varlığını sürdürme mücadelesi veren insanlığı hazin bir akıbete sürüklemektedir.
Soğuk Savaş sonrasında “yeni dünya düzeni” kavramıyla hayata geçirilmeye çalışılan küresel iş birliği projeleri; gelişmiş ülkelerde hüküm süren ırkçılık, hoşgörüsüzlük ve İslamofobinin beslediği kontrolsüz bir “büyük güçler rekabeti”ne yerini bırakmıştır.
20. yüzyılda şekillenen insan hakları, temel insani değerler ve adalet gibi mefhumların terk edildiği günümüz dünyasında barış ve esenlik; Soğuk Savaş öncesinde de sonrasında da hiç bu kadar tehdit altında olmamıştır.
Hür dünya; 21. yüzyılın kaotik dinamikleri arasında bir çıkış, bir kurtuluş yolu, bir saadet kapısı arayışındadır.
Batılı ülkeler başta olmak üzere dünyanın; ırkçılığın, inançlara karşı hoşgörüsüzlük ve gaddarlığın pençesinde kıvrandığı bir dönemden geçiyoruz.
Bilimsel ve teknolojik ilerlemeler doğrultusunda insanlığın ulaştığı çağdaş uygarlık seviyesi; dünyada tek kutupluluğu imkânsız hâle getirmiştir.
Küresel aktörlerin uluslararası kurumları kendi çıkarları için yönlendirdiği devir geride kalmıştır.
Dünya; yeni bir düzen, yeni bir çıkış arayışındadır.
Eski konumlanma ve çıkar hesaplarına dayalı ekonomik, askerî ve siyasi kutuplaşmaların dünyayı barış getirmediği, aksine kaos ve bölgesel çatışmaları tetiklediği görülmüştür.
Millî devlet yapılanmalarına dayanan ve millî çıkarları esas alan güçlü yönetim reflekslerinin ülkeleri ayakta tuttuğu ortaya çıkmıştır.
21. yüzyılın, millî devletler ve milliyetçilik asrı olacağı bir kez daha yaşanarak öğrenilmiştir.
Günümüzün küresel şartları, millî devletin olgunlaşma sürecine uygun, millî çıkarların vazgeçilmezliğini gözeten yeni realist birlikteliklerin kurulmasını gerektirmektedir.
Bu dönemde; akla ve bilime dayalı binlerce yıllık devlet tecrübesine sahip milletimizin son kalesi olan Türkiye, yaşadığı sorunlara rağmen eriştiği parlak seviyeyle bütün dikkatleri üzerine çekmektedir.
Küresel kaos ortamında Türkiye, giderek öne çıkan büyük bir bölgesel ve küresel aktör olarak emin ve kararlı adımlarla ilerlemektedir.
Günümüzün kaotik şartlarında Türkiye; bağımsız, barışçı ama caydırıcı savunma ve güvenlik anlayışından taviz vermeden yoluna devam etmektedir.
Türkiye; küresel pandemiye, ekonomik dalgalanmalara ve önemli bölgesel sorunlara rağmen odaklandığı 2023 ve sonrasının büyük ve güçlü ülkesi hedefine doğru kararlılıkla ilerlemektedir.
Gerek bölgesinde gerekse dünyada bir kutup yıldızı gibi parlayan Türkiye; dünyaya nizam veren atalarından tevarüs ettiği birikimin ışığında, bölgesel ve küresel barışa katkıda bulunmaya hazır bir konumdadır.
Türkiye; bölgesinde ve dünyada, enerjisini millî devletten alan güçlü bir konsepte paralel bir diplomasi takip etmekte, uluslararası ilişkilerini buna göre tanzim etmektedir.
Türkiye, çıktığı yolda önündeki engelleri aşmak zorundadır.
Türkiye’nin; belirlediği büyük hedeflerine ulaşabilmesi için, öncelikle kendi sınırları içinde bir ve bütün kalması elzemdir.
Millî devlet yapısını kalıcı kılmak içinse terörle mücadelenin aman vermeden sürdürülmesi ve terörün bitirilerek bin yıllık toplumsal barışın kalıcı surette egemen kılınması şarttır.
Türkiye’nin büyük hedeflerine vasıl olması için; siyasette de hem millet ekseriyetinin desteğini alan, hem de “millî çıkarları ve devletimizin bekasını gözeten ortaklık” devam ettirilmelidir.
Millî iradeye dayalı güçlü siyasi ortaklığın sürdürülmesi, 2017’de yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kurumsallaşması bakımından da önem taşımaktadır.
MHP’nin; ülkemizin önümüzdeki 100 yılına istikamet verecek kalıcı bir siyasi ortaklığın temellerini atan iki siyasi partiden biri olarak Cumhur İttifakında yer alması, bu bağlamdadır.
Türkiye’nin içeride ve dışarıda birbirini tamamlayan bütüncül bir siyaset anlayışını hayata geçirmesinin en büyük teminatı, millî mutabakattan feyiz alan Cumhur İttifakıdır.
Türkiye 2023 ve sonrası hedeflerine ilerlerken MHP, özetlediğimiz ruh ve anlayışla 9 Ağustos 2020’de başlattığı il ilçe ve kongrelerini tamamlamıştır.
MHP; tarihî ve siyasi yürüyüşünün önemli etaplarından biri olan, 14 Mart 2021’de yapılacak 13. Olağan Büyük Kurultay’a hazır duruma gelmiştir.
İl ve ilçe kongrelerimiz, 2020 yılı Mart ayından beri ülkemizi kasıp kavuran Covid 19’la mücadelenin gerektirdiği tedbirler harfiyen uygulanarak gerçekleştirilmiştir.
Kongrelerimiz; Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliği altında, büyük bir ciddiyet ve vakar içinde, Ülküdaşlarımızın sergilediği alkışlanacak celadet, hamiyet ve bağlılıkla yapılmıştır.
Pandemi koşulları gereği sınırlı ve kontrollü katılıma rağmen heyecan ve coşku atmosferinde geçen kongrelerimizi tertipleyerek bizleri onurlandıran bütün il ve ilçe teşkilatlarımızı yürekten tebrik ediyoruz.
Kongrelerimizin huzur ve sükûn ikliminde gerçekleşmesi için Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda, teşkilat mensuplarımızca gösterilen özen ve sorumlu görev anlayışından dolayı teşekkür ve takdirlerimizi bildiriyoruz.
Kongre çalışmalarının Genel Merkezimizle uyum içinde bitirilmesi, 14 Mart 2020’de yapılacak 13. Olağan Büyük Kurultay’ın kavrayıcı tarihî misyonu açısından güçlü bir mesaj niteliği taşımaktadır.
Siyasi duruşu ve fikriyatı millet vicdanında mayalanan MHP, egemenliğin milletten uzaklaştıkça müdahaleciliğe ve vesayet anlayışına yaklaştığı gerçeğinden hareket etmektedir.
MHP; millete bağlılıktır, millete vefadır.
MHP; siyasette fitne ve tefrikadan, ayrımcılıktan uzak durma, millî dayanışma ve toplumsa barışı hâkim kılma sorumluluğunun adresidir.
MHP, ülkesine sevdalı milliyetçi-Ülkücü Hareketin siyaset ocağıdır. Bu kutlu ocak, dünya var oldukça tütecektir.
MHP; ruhen ve bedenen millî ülkülere, büyük hedeflere, Kızılelma’ya adanmış insanların partisidir.
MHP için güncel Kızılelma, 21. yüzyılda Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada lider devlet konumuna getirmektir.
MHP; milletimizin birlik ve bütünlüğü, devletimizin bekası yolunda azimle ilerlemeye ve Cumhur İttifakının siyaset ötesi yüksek hedeflerine katkıda bulunmaya var gücüyle devam edecektir.
Hibya Haber Ajansı