Birinci Dünya Savaşı sırasında, Kut-ül Amare'de esir düşen bir İngiliz astsubay tabip, Türkiye'de kaldığı esir kampında, kendi vatanlaşlarına ''kötü muamele'' yaptığı gerekçesiyle ülkesinde yargılandı.
Uzun yıllar, Avustralya'da savaş kaynakları üzerinde çalışma yapan tarihçi ve yeminli mütercim Doğan Şahin, HİBYA'ya yaptığı açıklamada, Kut-ül Amare Zaferi'nin 104. yılı olduğunu, 3 yıldır da gerçeğe dayalı kurgu bir roman yazmaya çalıştığını söyledi.
Şahin, konuyla ile ilgili araştırmalarının odak noktasının Adana'daki Belemedik yöresi ve Osmaniye'nin Bahçe ilçesi olduğunu bildirdi.
Bahçe'de, 1. Dünya Savaşı sırasında genel olarak problemli esirlerin tutulduğu bir esir kampının varlığından söz eden Şahin, ''Kut'ül Amare savaşı sırasında Türklere esir düşen, Hint Sömürge Ordusuna bağlı tabip astsubay William Fratel, Bahçe kampında, Alman demiryolu şirketinin(PhilippHolzmann) açtığı sahra hastanesinde görev yapıyor.'' dedi.
Şahin, bu kampta bulunan esirlerin Bahçe ile Ayran-Entilli arasındaki, Pozantı ve Belemedik-Hacıkırı tünellerinde çalıştırıldığına işaret ederek, ''Bu doktorlar Hint askerleri değil, ama gene İngiliz Ordusuna bağlı 'Beyaz' askerler arasında görevli.'' diye konuştu.
Bahçe Sahra Hastanesi Başhekim Yardımcısı olarak görev yapan Fratel'in esaret sonrası İngiltere'ye döndüğünü ve 1919 yılında ülkesinde Divan-ı Harp'te yargılanmasının bu ülke medyasında büyük yankı uyandırdığını anlatan Şahin, şu bilgileri verdi:
''William Fratel'e 19 suçtan dava açılmıştı. Bu davalardan 7'si 'insanlık dışı bir şekilde yüz kızartıcı muamele', 4'ü 'emir komuta ve askeri disiplini bozmak', 8'i ise 'emir komuta askeri disiplini ihmal' ile ilgilidir. William Fratel isnat edilen tüm suçlamaları red eder. Yargılama sonunda 12 ay hapis ve rütbe tenziline uğrar, er rütbesine indirilir. İngiltere kralı cezasının 9 ayını affeder. 1920 yılı Ocak ayında salıverilir. Kralın ceza indirimi yapmasının nedeni, aslen duruşmalar sırasında esir askerlerin acılarını dindirmek için çalıştığının ispat edildiğindendir.''
Willliam Fratel'in Bahçe kampında İngilizce bilen tek İngiliz doktoru olduğunu anlatan Şahin, şöyle konuştu:
''Londra'da yapılan Divan-ı Harp mahkemesinde Çavuş Kallautine adlı şahit, esirlerin durumunun feci olduğunu, kendisinin de hasta olduğunda doktor Fratel'den altın kadar değerli olan Kinin ilacı istemesine rağmen Fratel'in az miktarda ilaç verdiğini söylemiştir. Diğer birkaç asker de aynı şekilde Fratel'in elinden geleni yaptığını ifade etmiş. Fratel'e yüklenen suçlardan birisi de dizanteriden muzdarip Çavuş Penny'i Türk doktor öyle istemesine rağmen, ana hastaneye göndermemek. Çavuş Penny ertesi gün ölmüş. GunnerNeve adlı asker ise dizanteriden muzdarip olan ve yürüyemeyen Wiswman adlı bir askerin Fratel tarafından tekmelendiğini ve onu çadırdan çıkarıp çalışma kampına yolladığını söylemiştir. Çavuş Boehr adlı bir asker ise dizanteri ve beriberi hastasıyken çok az ilaç verilmiş, asker aynı gece ölmüştür.''
Şahin, savcı Yüzbaşı Westwood'un düşüncesine göre Fratel'in İngiliz ordusunun yenildiğini düşündüğünü ve bu nedenle kazanan tarafta, Türklerle birlik olmak adına İngiliz esirlere kötü muamele yaptığını söylediğini bildirdi.
Fratel'e yöneltilen diğer suçlamaların ise bir doktor olarak kamplara hiç ziyarette bulunmaması, İngiliz mezarlarının özensiz kazılması ya da düzgün kapatılmaması, kayıt tutulmaması olduğunu söyleyen Şahin, şöyle devam etti:
''Yüzbaşı Westwood, mezarların derin kazılmamasından dolayı çakalların geceleri cesetleri çıkarıp yediklerini söylemiş.
Bir başka suçlamada ise hasta esirlerin mal taşınan araçlara üst üste atıldığı, bazılarının yolda düştüğü, herhangi bir ilaç ya da battaniye verilmediği, trenlerle sevkedilenlere ise Fratel tarafından herhangi bir dikkat sarf edilmediğidir. İfadeye göre, hasta esirler trenlere yürütülürken, hareket edemeyip düşenlere, yataktan kalkamayan hastaya Alman görevlinin tekme attığı ve bunu gören Fratel'in 'iyilikten anlamayana vur tekmeyi' dediği ifade edilmiş. Bu ifadeler sonu Yüzbaşı Eastwood, 'İşkence altındaki o zavallı askerler kendilerine yardım etmesini bekledikleri Fratel adlı bu adama güvendiler, ancak o mesleğini unutmuş, yalancı, Kral ve ülkesine ihanet etmiştir.'
Şahin, 1916 yılına gelindiğinde Kut-ül Amare kuşatması sonrası teslim olan İngiliz ordusunun 13.700 kadar personelinin bir kısmının günümüzde Irak ve Suriye'deki kamplara alınırken, büyük çoğunluğunun bulunabilen taşıtlarla Anadolu'ya getirildiğini ve sayıları 80'i geçen irili ufaklı kamplara, ülkenin her yanına dağıtıldığını, Hint-İngiliz esirlerin kendi ordusunu bile beslemekte zorlanan Osmanlı ordusuna büyük yük getirdiğini kaydetti.
Hibya Haber Ajansı