Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye-Fransa İlişkileri: Fırsatlar ve Meydan Okumalar Paneli'nde konuştu.
Altun'un konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Türkiye dezenformasyon gibi küresel tehditlerle mücadelede de öncü bir rol oynamaktadır. Türkiye bu temel sular üzerinde yükselttiği dış politika vizyonuyla milli menfaatlerini korurken diğer tarafta dünya barışına da hizmet etme amacı gütmektedir. Suriye ihtilafına ve bunun sebep olduğu insani krize çözüm ararken, Rusya Ukrayna savaşında yürüttüğümüz barış diplomasisi ile ya da hiçbir ayrım yapmaksızın bütün terör örgütlerine karşı verdiğimiz etkin mücadele ile elde ettiğimiz sonuçlar Türkiye’nin bu içinde yaşadığımız küresel belirsizlik çağında istikrarlaştırıcı bir güç olarak öne çıkmasını sağlamıştır. Ülkemizde olduğu gibi bölgemizde ve tüm dünyada istikrarın barışın ve huzurun hakim olması için üzerimize düşen sorumluluğu bugün olduğu gibi bundan sonra da yerine getirmeye devam edeceğiz.
Suriye krizinin sonuçlarından biri olan mülteci meselesine henüz çözüm üretemeyen Avrupa’nın enerji ve gıda güvenliğinin de pamuk ipliğine bağlı olduğu Rusya Ukrayna savaşında da görülmüştür. Türkiye’nin öncülük ettiği tahıl koridorunun yanı sıra enerji koridoru gibi girişimlerle de Avrupa’nın karşı karşıya olduğu tüm meselelerin çözümü noktasında kilit bir rol oynamıştır oyamamaya da devam edecektir.
Uzun bir geçmişe sahip olan Fransa ve Türkiye ilişkilerinde de ikili ve bölgesel boyutta ortak çalışmalar yürütülmesi iş birliklerinin geliştirilmesi oldukça önem arz etmektedir.
Krizin daha da derinleşmesini önlemek için biz elimizden geleni yaptık yapmaya devam ediyoruz. Krizin bir an önce son bulması Avrupa ülkelerini de ağır maliyetlerden ağır meydan okumalardan koruyacaktır. O nedenle Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden beklentimiz var. Krizin daha da derinleşmeden yönetilmesi hususunda Türkiye’ye destek olmalarıdır. Küresel alanda kimlikçi siyaset yerine stratejik öncelikleri esas almalarıdır. Rusya Ukrayna savaşı ayrıca hava savunma sistemleri ve insansız hava araçlarının da önemini göstermiştir. Güçlü savunma sanayine altyapısına sahip olan ülkemiz insansız kara hava araçları konusunda hem yüksek teknolojiye sahip hem de maliyete etkin ürünler geliştirmektedir. Türkiye hava savunma sistemleri konusunda da yerli ve milli sistemler geliştirmekte ve bunları adım adım devreye almaktadır.
Öte yandan küresel ve bölgesel düzlemde yükselen istikrarsızlıklar bir diğer mesele olan göç ve mülteci hareketlerini de önümüze koymaktadır. Fransa ve Avrupa’da göç ve mülteci hareketlerinin yönetilmesi konusunda çetin meydan okumalarla karşı karşıyadır. Dolayısıyla düzensiz göç ve mülteci hareketlerinin neden olduğu toplumsal ve siyasal sorunlarla boğuşan Fransa da Türkiye’nin çözüm noktasında oynadığı hayati rolün farkına varmalıdır. Suriye ve Libya gibi alanlarda politikalarını Türkiye ile uyumlu bir perspektif içine almalıdır.
Bilindiği üzere Avrupa birliği de PKK’yı terör örgütü olarak tanımaktadır. Ancak üzülerek görüyoruz ki Fransa’da, PKK mensupları varlık gösterebilmektedir. Türkiye NATO müttefiklerinden olduğu gibi Fransa’dan da terör örgütü PKK’nın ve uzantılarının ülkesindeki tüm faaliyetlerine son vermesini beklemektedir. Terörden arındırılmış ve istikrar kazandırılmış bir Suriye’nin Avrupa’nın güvenliğine de büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Bu bağlamda yine Fransız çimento şirketi la farjın Suriye’de DEAŞ dahil terör örgütlerine destek sağladığının ortaya çıkması ise küresel terörizmle mücadelede kara bir leke olarak kalacaktır.
Türkiye - Fransa ilişkileri terör örgütlerinin ya da Türkiye karşıtı lobileri memnun eden ucuz ya da kısa vadeli ideolojik hesaplara kurban edilmemelidir.
Terörün küresel bir tehdit olduğunu ve buna karşı mücadelenin küresel boyutta iş birliği içerisinde yapılması gerektiğini her platformda ifade ediyoruz. Fakat Türkiye ne yazık ki bu alanda gerekli desteği alamamaktadır. Hal böyle olsa da biz kendi milli güvenliğimizin gerekliliklerini yerine getirmeye ve terörle mücadeleyi bütün imkanlarımızla sürdürme noktasındaki kararlığımız devam ettireceğiz.
Öte yandan Türkiye Doğu Akdeniz ve Egedeki sorunlar karşısında da uluslararası hukuk çerçevesinde samimi bir diyalogla hakkaniyetli bir çözüm için çalışmakta ve çözüm odaklı tutumunu sürdürmektedir. Gayri askeri statüdeki adaların uluslararası hukuka aykırı silahlandırılmasından deniz yetki alanlarına kadar egedeki meselelerin karşılıklı mutabakat temelinde barışçı yöntemlerle çözülmesi yönündeki irademizi muhafaza ediyoruz ve gayretlerimizi sürdürüyoruz. Yunanistan’ın da dürüst samimi ve anlamlı diyaloğa teşvik edilmesi önem arz etmektedir. Doğu Akdeniz’de hem Türkiye’nin egemen haklarının korunması hem de KKTC müktesep haklarının tescil edilmesi yönündeki çabalarımız da devam edecektir.
Bir diğer mesele Karabağ uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağıdır. Karabağ sorununun yeni bir sıcak çatışmaya dönüşmeden kalıcı bir şekilde çözülmesi herkesin hayrınadır. Bölge ülkeleri hayrınadır küresel barış için gereklidir. Dolayısıyla uluslararası aktörlerin Azerbaycan’ın Karabağ zaferini kabullenmesi ve politikalarını bu gerçek ekseninde şekillendirmesi önem arz etmektedir. Fransa’dan da bu konuda Türkiye’nin çabalarına destek vermesini bekliyoruz."
Hibya Haber Ajansı