Büyükelçi Martin Erdmann, Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’nde de 2011’den beridir organik bal üretimi yapıldığını belirterek, “Yani karşılıklı olarak bal ve arı diplomasisi yürütüyoruz” dedi. Büyükelçilik bahçesinde arı kovanlarının yanı sıra kaplumbağa, çok sayıda kedi ve yılanların da yaşadığını anlatan Büyükelçi Erdmann, Hürriyet Ankara’ya konuştu.
* Büyükelçilik bahçesinde arı yetiştirme fikri nasıl ortaya çıktı ve ne zaman başladınız?
Arıcılık faaliyetimiz tam bir yıl önce başladı. Büyükelçilik bahçe şefimiz Hasan Altın’a organik tarım alanında bir katkıda bulunmak istediğimi söyledim. Bunun üzerine iki arı kovanı kurduk ve çalışmamıza iki arı ailesiyle başladık. Buraya getirdiğimiz arıcı o kadar etkilendi ki, ilk balı hasat ettikten sonra ‘Bugüne kadar hiç bu kadar güzel bir bal görmedim’ dedi. İlk hasatta toplam 20 kilogram bal elde ettik ve bunun satışını büyükelçilikte gerçekleştirdik. Balımızı ‘Alman balı’ olarak tanıttık. Bu kadar büyük bir başarıdan sonra bu yıl arıların sayısını arttırdık ve iki kovan daha getirdik. Önümüzdeki sene toplam altı arı kovanı kurmayı hedefliyoruz. İşin ilginç yanı, Berlin’deki Türkiye Büyükelçiliği’nin çatısında da 2011’den beri bal üretiliyor ve o balı Almanlara satıyorlar. Yani karşılıklı olarak bal ve arı diplomasisi yürütüyoruz.
* Ürettiğiniz balı ne yapıyorsunuz?
Balı öncelikle büyükelçilik çalışanlarına sattık. Çok yoğun bir ilgiyle karşılaştık. Bal daha kavanozlara doldurulmadan tükendi.
* Peki başka hangi hayvanlar var?
Bunu üzülerek paylaşıyorum, atlarımız vardı fakat satmamız gerekti. Çünkü iki atın bakımının maddi yükü fazlaydı. Emek bakımından da yük oluşturmaya başlamışlardı. Atlar, sürekli olarak insanlar ile iletişim ve ilişki içinde olmak isterler. Çalışanlar tarafından ata binme konusunda yeteri kadar ilgi olmayınca da bu geleneğe son vermek zorunda kaldık. Arıların dışında kaplumbağalar, yılanlar ve çok sayıda kedimiz var.
* Yılanlar sürekli burada mı yaşıyor?
Evet, yılanlar burada bizimle yaşıyor. Ama bu sadece büyükelçilik arazisine özgü bir durum değil. Almanya Büyükelçiliği’ne ‘yılan yuvası-yılan deliği’ de denebilir. Diplomatik bir yılan yuvası.
ALMANYA’NIN DÜNYADAKİ EN BÜYÜK 3’ÜNCÜ BÜYÜKELÇİĞİ ANKARA’DA
* Büyükelçilikte kaç personel çalışıyor?
200 çalışanımız var. 109’u yerel personel. Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği, Almanya’nın dünyadaki en büyük üçüncü (1-Moskova, 2-Pekin) büyükelçiliğidir. Üstelik İstanbul’daki başkonsolosluğumuz da dünyadaki en büyük başkonsolosluk olma özelliğine sahip. İzmir’de bir başkonsolosluk ve Antalya’da da bir konsolosluğumuz var. Türkiye’nin yine çok özel bir durumuna daha değinmek isterim. Dünyada başka hiçbir ülkede Almanya’nın bu kadar çok diplomatik temsilciliği ve çalışanı yoktur.
* Peki bunu ‘Almanya’nın Türkiye’ye verdiği önemin bir göstergesi’ olarak değerlendirebilir miyiz?
Evet. Aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkilerin yoğunluğuna dair de bir göstergedir. Küresel anlamda da emsalsiz bir ilişkidir bu. Özellikle insani köprü unsuruna değinecek olursak, Almanya’da 3.5 milyon Türk kökenli insan yaşıyor ve Almanya’dan dönmüş olan 5 milyon insan Türkiye’de yaşıyor. İkinci en önemli göstergelerden biri de ekonomidir. İkili ticaret hacmimiz 37 milyar Euro’dur. Türkiye’de Alman sermayeli 7 bin 200 şirket bulunuyor. Almanya’da ise Türklerin kurduğu şirket sayısı 90 binin üzerinde. Küçük ve orta ölçekli şirketler bulunuyor ve bunlar Türkler tarafından işletiliyor. Dönerci dükkânından tutun da taksi durağına kadar birçok işletme var. Bir diğer unsur ise kültürel alandaki ilişkilerdir. Almanya’da bin 200 caminin bulunduğunu görebiliriz. Yine Almanya’da çok sayıda Türk okulu bulunuyor. Üniversiteler ve kardeş şehirler arasında yoğun bir iş birliği söz konusu. Yunus Emre Enstitüsü ve Goethe Enstitüsü gibi birlikte çalışan kültür kuruluşları mevcut.
22 KEZ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NA ÇAĞRILDIM
* Sanırım, Alman Büyükelçisi olarak ‘Ankara’ya tayin olmak’ kariyer açısından iyi bir basamak. Siz bu göreve gelmekten memnun musunuz?
Çok mutluyum. Eşim de çok mutlu. Bu görevden önce Almanya’nın NATO Büyükelçisi olarak görev yaptım. Bu önemli görevi beş yıl sürdürdüm. NATO Büyükelçisi’nin konumu ile Ankara Büyükelçisi’nin konumu eşit seviyedir. Dolasıyla teknik olarak aslında terfi etmiş olmuyorsunuz. Bunun üstünde bir kıdem de yok zaten. Diplomatik kariyer açısından Ankara Büyükelçiliği, ilk 10’da yer alıyor. Önümüzdeki sene 65’inci yaşımı doldurduğum için artık emekli olacağım.
* Türkiye’de geçirdiğiniz günleri nasıl anlatırsınız?
Türkiye’de dört yıla geriye dönüp baktığımda bu görevin beni çok tatmin ettiğini ve aynı zamanda beni çok da zorladığını söyleyebiliriz. 2016-2017 yılları arasında Almanya-Türkiye arasında ‘buzul çağı’ olarak adlandırılan bir dönem yaşandı. Türk hükümetiyle her zaman iyi, dostane ve güzel işbirliğimize rağmen 22 kez Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldım. Bu sayıyla dünya rekorunu elimde tutuyorum. Dünyada başka hiçbir büyükelçi, Dışişleri Bakanlığı’na bu kadar çok çağırılmamıştır. Dolasıyla beni onore ettiklerini düşünüyorum. İlginç bir şekilde bu sayede Almanya’da en çok tanınan büyükelçi oldum. Almanya’da ünlü hale geldiğim için Türk milletine teşekkür ediyorum.
* Ankara’ya gelmeden önce koyduğunuz hedeflerin ne kadarını gerçekleştirdiniz? Önümüzdeki bir yıl boyunca neler yapmayı planlıyorsunuz?
Meslek hayatım boyunca gerçekten çok çalışmak zorunda olduğum görevlerde bulundum. Fakat şunu belirteyim ki, meslek hayatımda en fazla çalıştığım yer burası oldu. Eşim buna tanıktır. Benim selefim ayrılmadan önce, ‘Büyükelçi olarak harika bir hayatın olacak’ dedi. Ben hiç Antalya’da denize giremedim, denizi bile görmedim. Her zaman işim oldu ve çalışmak zorundaydım.
TÜRKİYE’Yİ TANIMAK İSTİYORSANIZ ÖNCE ANITKABİR’İ GÖRMENİZ GEREK
* Ankara’da iş dışında nasıl vakit geçiriyorsunuz? Mesela yazın neler yapıyorsunuz?
Yazın Ankara’da benim için en güzel yer, büyükelçiliğin yüzme havuzu. Her gün bir saat yüzmeye çalışıyorum. Havalar soğuduğunda ve havuz kapalı olduğunda, mesai saatleri dışında yürüyüş yapıyorum. Ayrıca birçok etkinliğimiz oluyor. Almanya’dan ziyaretçilerimiz geldiğinde ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret ederiz. Çünkü bana göre Türk kültürünü ve Türkiye’yi tanımak istiyorsanız önce Anıtkabir’i görmeniz gerekiyor. Ziyaretçilerimiz ya da misafirlerimiz olduğu zaman ben onları Ulus tarafına götürüyorum. Ankara Kalesi civarında çarşı ve dükkânları geziyoruz. Tren meraklılarını eski tren garına götürüyorum. İstanbul’da özel misafirim olduğunda onları mutlaka Sirkeci Garı’na götürüyorum. Oradan eskiden Doğu Ekspresi kalkardı. Gördüğünüz gibi ben büyük bir tren hayranıyım. Marmaray’ı da gördüm. Halkalı’dan Gebze’ye ve Gebze’den de Halkalı’ya geçtim. Marmaray hakkında son derece çağdaş bir izlenim edindim.
* Son yıllarda çok popüler olan Doğu Ekspresi’ni deneyimleme fırsatınız oldu mu?
Türk Dışişleri Bakanlığı’nın planladığı çok özel bir tren seferi yolculuğumuz olacak. Dışişleri Bakanlığı Ankara’da bulunan bütün AB üyesi ülkelerin büyükelçilerini, Ankara’dan Kars’a düzenlenecek çok özel bir tren yolculuğuna davet etti. Trende konferans vagonu, yataklı vagon ve bir de restoran bulunuyor.
ÂŞIK VEYSEL’İ ÖĞRENMEK BENİM İÇİN YOL GÖSTERİCİ OLDU
* Büyükelçi Martin Erdmann “Özel hayatım yok” dedi. Bu süreç sizin için zor oluyor mu?
Marion Erdmann: “Eşim ile birlikte her zaman bir takım oluşturarak birbirimizi tamamladık. Ona her zaman eşlik ettim. Ama tabii benim de kendi ajandam var. Kendime çok zaman ayırabildim. Özellikle, Türkçe öğrenmeye emek verdim; Türkiye’yi ve Türk kültürünü tanımaya çalıştım. Bağlama çalıyorum. Bu beni çok zenginleştirdi. Bir ülkeyi tanımak ve bir dili öğrenebilmek için müzikle uğraşırım ve şarkılarını öğrenirim. Bu noktada da Âşık Veysel karşıma çıktı. Âşık Veysel’i öğrenmek benim için yol gösterici oldu. Aşk, doğa, anne-babaya saygı, dayanışma... Tüm bu değerleri ‘Uzun ince bir yoldayım’ şarkısında bulabilirsiniz. Mesajı çok açık. ‘Hayatta bir kapıdan girersiniz, bir kapıdan çıkarsınız. Arada kalan yolda düzgün ve ahlâklı yaşantı sür’ der bu şarkı. Bunu çok etkileyici buluyorum.
* Bağlama kursuna devam ediyor musunuz? Zülfü Livaneli ile bir dinletiniz olmuştu, yine bir konser yapmayı planlıyor musunuz?
Marion Erdmann: Yunus Emre Enstitüsü ile işbirliğimiz var. Ancak çalışma henüz düşünce aşamasında. Ben de bu ara sürekli bağlama çalışmalarıma devam edeceğim.
Yedi hektar arazisi ile Ankara’daki en büyük büyükelçilik olan Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin bahçesinde, 4 bin 500’ün üzerinde ağaç ve ağaççığın yanı sıra 200’e yakın da bitki türü bulunuyor.