Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Yaklaşık 39 yıl önce uğurladığımız fikir, dava ve aksiyon insanı Necip Fazıl Kısakürek üstadı rahmet ve şükranla yad ediyorum. Üstadı layıkıyla yad edeceğimiz bu programda emeği geçen Mehmet ve Osman ile Şeyma ve Emrah kardeşlerimiz başta olmak üzere herkese teşekkürlerimizi sunuyorum.
Bu yılki anma programının anma temasını üstadın Toptaşı Cezaevi'nde yazdığı Zindandan Mehmed'e Mektup şiiri oluşturuyor. Önümüzdeki yıl Sakarya şiiri etrafında şekillenecektir.
Vefat günü ikindi namazına Ayasofya Camii'nde hatim duası yapılacaktır. Üstat, Ayasofya açılacak, Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!..Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik etmiş sanılan kötülerle, kötülük etmiş sanılan iyilerin gizli dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek!
Hamdolsun Ayasofya üstadın dediği gibi açıldı. Necip Fazıl Kısakürek deyince aklımıza önce onun şairliği geliyor. Şairlerin Sultanı'ydı. Bunun yanında emsalsiz bir hatipti. Evlere, kahvehanelere, konferans salonlarına kürsülere sığmayan mücadelenin yılmaz öncüsüydü.
Hiç şüphesiz Necip Fazıl Kısakürek deyince aklımıza önce onun şairliği geliyor Bu handan geçerken bırakacağımız eserler çok önemli. Ayasofya, tam da üstadın dediği şekilde açıldı.Necip Fazıl şairlerin sultanıydı. Bunun yanında emsalsiz bir hatipti. Mazi ile ati arasında irtibatın koparıldığı bir dönemde kabalıkların ve kalabalıkların karşısına eserleriyle çıktı. Üstad Necip Fazıl, davası uğruna bedel ödemekten hiç kaçmadı. 'Umudun, kurtuluşun, diriliş ruhunun kaynağı Türkiye'dir' demekten bir an olsun geri durmadı.
Üstad, bütün dahiler gibi, anlaşılması ve anlatılması zor bir sanatkardı. Davası uğruna bedel ödemekten hiç kaçmadı.
İnsanların gönül tellerini titreten yazıları ve sözleriyle aralarında bizim de bulunduğumuz nice nesillerin hayatını etkilemiştir. Bir gün hakimin 'artık senden bıktık ne zaman karşımızda olmayacaksın' denildiğinde, 'Siz burada hancı ben de bu davada yolcu oldukça ben bu hana daha çok uğrarım' ifadesidir. Mesele hancı yolcu meselesi. Biz de bu dünyada yolcuyuz.
Aydın zorbalığına teslim olmadığı için gerici gibi aşağılamalara maruz kaldı. Hakikatleri korkusuzca dile getirdi. Onu tarihe gömmek isteyenlerin bugün esamesi bile okunmuyor.
Edebiyatın bütün sahalarında eserler vermiş olmakla birlikte tarih alanında yazdıkları geç kalmış hesaplaşmanın vasıtasıydı.Silinmiş, unutturulmuş, çarpıtılmış, ters yüz edilmiş tarihi asli haline döndürmek gibi çetin bir vazifeye talip olmuştu.
Necip Fazıl, batması istenen kadim medeniyetimizin bu topraklarda yeniden yükseleceğine inanıyordu. O dönem öz yurdunda parya olan bu millet, özgüveni onun kelimelerinde buldu. Necip Fazıl bu millete kimsenin icazetine muhtaç olmadan ruh kökünden aldığı cesaretle var olabileceğini gösterdi.
Şiirin gücüne, eserlerinin kalibresine, mücadelesinin örnekliğine rağmen baskılara boyun eğmediği, aydın zorbalığına teslim olmadığı için takunyalı, gerici, süper mürşit gibi aşağılamalara maruz kaldı. O günlerin bazı gazeteleri her mahkemeye çıkışını adeta kutlama gibi müjde edasıyla manşetten duyurdular. Bazı gazeteciler fikir, kalem, kelamla bileğini bükemedikleri Necip Fazıl'ı hakaretlerle alt etmeye çabaladılar.
Bu saldırılara, hoyratlıklara yalnızca kitapla, şiirle cevap veren bir Necip Fazıl vardı. Üstat fikri ve hatıralarıyla aramızda yaşamayı Allah'a hamdolsun sürdürüyor. Üstadın eserleri bizim neslimizle birlikte gençlerimizin yolunu ve ufkunu aydınlatmaya devam ediyor. Kalemini davasının kılıcı yapanlarla, kökü dışarıda ideolojilerin maşalarıyla arasındaki fark işte budur.
Dün de kendi benccil hesapları için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmeyenler vardı, bugün de aynı yoldan gidenler var.
Necip Fazıl'ı okumak, anlamak, onun açtığı yolu yükselttiği dava bayrağını, ruhu ve manasıyla sürekli daha ileriye taşımak hepimizin boynunun borcudur. Fikir dünyası çoraklaşmış, ruh dünyası daralmış, heyecanı körelmiş, azmi kırılmış milletin ne büyük davaları taşımaya ne de güçlü gelecek inşa etmeye takatı yeter.
Siyasette, fikirde, edebiyatta, hayatın her alanında tek başına da olsak, kalabalıklar içinde yalnız da kalsak bu mücadeleyi vermekle mükellefiz. Zafere ulaşırsak ne ala, ulaşamasak bile mücadelenin kendisi bile biz faniler için en büyük şeref payesidir."
Hibya Haber Ajansı