Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vakıf Haftası ve Uluslararası Kudüs Vakıfları Forumu açılışına katıldı. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Erdoğan, “Gerektiğinde evladı için vücudunu kahpe kurşunlarına siper eden Filistin’in fedakar babalarını selamlıyorum. Evinden barkından edilmiş, kimi vatan hasretiyle hayata veda etmiş 8 milyon Filistinli kardeşime selamlarımı ve dualarımı gönderiyorum. Hangi dinden, milletten olursa olsun Kudüs için mücadele eden, Filistin’deki adaletsizliği ve işgali gidermek için çaba harcayan tüm vicdan sahiplerine saygılarımı yolluyorum” dedi.
“Biz Mescid-i Aksa dediğimiz zaman onu orada Harem-i Şerif olarak ifade etmeyi eksik görüyoruz. Kubbet-üs Sahra’da hepsi içindedir. Kimse kimseyi aldatmasın. Bunun mücadelesini bütünüyle bu şekilde veriyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs 3 semavi din için de kutsal bir şehirdir. Bütün insanlık tarihinin özüdür, özetidir. Filistin’in milli şairi merhum Mahmut Derviş, ‘Kadim surlar içinde yürüyorum Kudüs’te, bir zaman diliminden diğerine’ dizeleri ile Kudüs’ün bu vasfını çok güzel anlatır. Nuri Pakdil de Kudüs’ün zamanı ve mekanı aşan önemini kelimelere şöyle döker; ‘Tur Dağı'nı yaşa ki, bilesin nerede Kudüs. Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum. Ayarlanmadan Kudüs’e boşuna vakit geçirirsin, buz tutar gözün, görmez olur. Kudüs’te zaman bizim bildiğimiz vakitlere göre değil, kendi mecrasına akar. Kudüs aşktır, hasrettir. İnsanlığın gönlünün nuru, gönlünün sürurudur. Kudüs yeryüzünde arşı alaya en yakın yerdir. Çünkü Kudüs İsra’nın ikinci durağı, miracın ilk basamağıdır. Kudüs tüm Müslümanların harem-i izzeti ve namusudur. Burada bizlere pusula olması için bir hadisi şerifi nakletmek isterim. Bir gün Hz. Meymune, Peygamber Efendimize Mescid-i Aksa için 'Hüküm nedir?' diye sorar. Bunun üzerine Efendimiz, ‘Oraya gidin ve orada namaz kılın’ buyurur. Hz. Meymune tekrar sorar; 'Gidemezsek ne yapmamız gerekir?' Efendimiz o zaman kandillerinde yakılmak üzere yağ gönderin der. Efendimiz bir başka hadislerinde yolculuk yalnız üç mescidedir, Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa'dır diye buyurmuşlardır” dedi.
"Bu formun vakıfların güçlendirilmesi noktasında uluslararası çalışmalara ışık tutacağına inanıyorum”
Konuşmasında Kudüs’ün önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs’e sahip çıkmak her Müslüman'ın görevidir. Kudüs davası sadece Filistinli kardeşlerimizin davası değildir. Gerek inancımızdan, gerekse tarihimizde tevarüs ettiğimiz sorumlulukla Kudüs’e, Kudüs davasına, Filistinli kardeşlerimizin hak ve adalet mücadelesine büyük önem veriyoruz. Kudüs’ün tekrar barış, huzur ve güven şehri olması için gayret sarf ediyoruz. İstanbul’da ev sahipliğimizde toplanan 13. İslam Zirvesi tarihi bir karara imza atarak Filistin halkının ve Kudüs şehrinin ekonomik olarak güçlendirilmesi çağrısında bulundu. Şahsım bu hedefe katkı sağlamaya özellikle ihtimam gösteriyoruz. Vakıf müessesi bu amaçlarımızı gerçekleştirmek için biçilmiş kaftandır. Tarih boyunca onlarca saldırı ve yıkıma rağmen ayakta kalabilmemizde vakıf geleneğimizin büyük katkısı vardır. Kudüs bir vakıf hazinesidir. Kudüs’ün tarihine baktığımızda Hz. Ömer’den Selahattin Eyyübi’ye, günümüze kadar vakıfların izini görürüz. Suriye’de de böyle değil miydi. Ama şimdi Suriye'de bütün o vakıf eserleri yer ile yeksan oluyor. Gerek hayır işlerinde, gerek Mescid-i Aksa'nın İslami karakterinin korunmasında vakıfların büyük rolü var. Selahattin Eyyübi’nin Kudüs'ün fethinin ardından Burak duvarının yanına kurulan mahalle bir vakıf mahallesidir. 1967 işgali sonrası bu mahalle 800 yıllık geçmişi ile birlikte buldozerlerle yok edilmiştir. Bu mesele dahi Filistin sorununun küçük ölçekte bir özetidir. Bir diğer vakıf Haseki Sultan İimareti'dir. Bu müessese yüzyıllardır aç ve muhtaçlara yardımda bulunuyordu. Bugün İslam müzesini ziyaret edenler bu vakfın zamanında emek dağıttığı kazanları, yardımdan yararlananların isimlerinin yazılı olduğu o çizelgeleri görecektir. Kudüs’teki tarihi vakıflarımızı bizi geleceğe taşıyacak kurumlar olarak görüyorum. 50 yıldır işgal altında olan Kudüs’te vakıflarımız ihya etmek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Bizlerin görevi Kudüs’e, vakıflara ve oradaki tüm eserlere destek olmaktır. Bu kavramın içine sadece İslam vakıfları girmiyor, diğer dinlerin vakıflarını da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. İslam idaresinde Kudüs’te hangi dine mensup olursa olsun herkesin canı, malı, ibadet hürriyeti, örfü adeti güvence altına alınmıştır. Haçlı seferlerinde kılıçtan geçirilen Kudüs’ün Yahudi halkı, ancak fetihten sonra Müslümanların himayesinde Kudüs’e geri dönebilmiştir. Bizim bugüne ve geleceğe bakışımız da bu temeldedir. Bu formun vakıfların güçlendirilmesi noktasında uluslararası çalışmalara ışık tutacağına inanıyorum” dedi.
“Yüz binler niçin Türkiye’den Mescid-i Aksa’yı ziyarete gitmesin”
Müslümanlar olarak Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın sık sık ziyaret edilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstatistiklere baktığımızda bu konuda ciddi bir eksiğimizin olduğunu görüyorum. 2015 yılında yaklaşık 600 bin Amerikalı, 400 bin Rus, 300 bin Fransız Kudüs’ü ziyaret etmiştir. Müslüman ülkeler arasında en fazla Türkiye’den ziyaretçi gitmiş. Giden ziyaretçi sayısı 26 binde kalmıştır. Buradan milletime çağrıda bulunuyorum. Yüz binler niçin Türkiye’den Mescid-i Aksa’yı ziyarete gitmesin. Bu tablonun bize yakışmadığını kabul etmeliyiz. Oradaki kardeşlerimize en büyük desteğimiz Kudüs’teki varlığımız olacaktır” dedi.
"Filistin meselesinde yıllardır üstünlerin hukuku işliyor"
Filistin meselesine adil bir çözüm bulunmadan bölgede barış ve istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunun için öncelikle uluslararası hukuka ve alınan kararla saygı gösterilmesi gerekiyor. Hiç kimse, hiçbir ülke hukukun üstünde değildir, olamaz. Ancak Filistin meselesinde yıllardır üstünlerin hukuku işliyor, bunu da böyle görün. İsrail yönetiminin mevcut uygulamalarının eskiden Amerika’daki, yakın zamanda Güney Afrika’da siyahilere uygulanan ırkçı politikalardan ne farkı var. Batı Şeria’nın dört bir tarafını zehirli bir sarmaşık gibi saran oradaki anlayış hangi hukukta yer bulabilir. Gazze’ye hala uygulanan kısıtlamaların insanlık değeri olabilir mi. İsrail yönetiminin bu gücü nereden geliyor. Çünkü işlediği suçların tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirdiğini ve bu katliamların karşılıksız kalacağını biliyor. Sahilde top oynarken bombalarla parçalanan çocuk bedenlerinin hesabının kendisinden sorulmayacağını iyi biliyor. En temel insan haklarını ayaklar altına alan uygulamalarının herhangi bir yaptırımla karşılaşmayacağını da iyi biliyor. Cezasız her suç faili azgınlaştırır. İsrail suçların artmasının sebebi budur” diye konuştu.
"İsrail üzerinde baskı oluşturulması gerekiyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çözümün yegane yolu nedir? 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Bunun için de İsrail üzerinde baskı oluşturulması gerekiyor. Son dönemde barış sürecinde yaşanan gelişmeleri ihtiyatlı bir memnuniyetle izlediğimizi ifade etmek isterim. Filistin'in Devlet Başkanı Sayın Mahmud Abbas'ın liderliğinde yürüttüğü diplomatik çabaları destekledik, desteklemeye de devam edeceğiz. Bununla birlikte Kudüs'ün statüsünü ilgilendiren meselelerde herkesin gerekli dikkati ve itinayı göstermesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
"ABD'nin büyükelçiliğinin taşınması tartışmaları yanlıştır"
“Amerika Birleşik Devletleri'nin İsrail nezdindeki büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması tartışmalarının kendisi dahi son derece yanlıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kesinlikle gündemden düşmelidir. Bu konuda gerekli uyarıları en üst düzeyde yaptık, yapıyoruz. Bu mesele bazılarına basit bir tabela değişikliği gibi gelebilir. O kadar basit değil. Böyle düşünenler, kutsal topraklardaki dengenin ne kadar hassas olduğunu, değil bir tabelayı bir taşı dahi yerinden oynatmanın ne denli büyük etkileri olacağını görmezden geliyorlar" dedi.
"Kudüs semalarından ezanın susturulmasına izin vermeyeceğiz"
Camilerde sabah ezanlarının okunmasını yasaklamayı amaçlayan bir yasa tasarısının hala İsrail parlamentosunda beklediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Böylesi bir konunun gündeme gelmesi dahi, utanç vericidir. Bize her fırsatta din ve vicdan özgürlüğünden dem vuranların, bu konuda sessiz kalarak adeta atılan bu adımı onaylaması ise ibretliktir. Kudüs semalarından ezanın susturulmasına inşallah izin vermeyeceğiz. Şunu bir defa bilmemiz lazım; eğer inancınıza güveniyorsanız inanç hürriyetinden niye korkuyorsunuz? Bizim böyle bir derdimiz yok, biz inancımıza güveniyoruz. Onun için de inanç özgürlüğünden korkmuyoruz. Ben şu anda İsrail'in yöneticilerine de bunu hatırlatıyorum; inancınıza güveniyorsanız bizim ezan seslerimizden niye korkuyorsunuz? Bizim bu noktada ülkemizde yaşayan Musevi vatandaşlarımıza yönelik bu tür bir olumsuz tavır alma derdimiz yok. Bugüne kadar böyle bir adım atmadık, atmayız da. Bu yasakçı zihniyete en güzel cevabı Kudüs’teki kardeşlerimiz sabah vaktinde bizzat evlerinden ezan okuyarak ifade etmişlerdir. Aklıma cezaevinde arkadaşımızın ezan okuması geldi. Ne yapalım başka çare yok, o da ezan okuyarak bizi kaldırıyordu. Bu açık havayı, bu insanca yaşanan dünyanın cezaevine çevirenlere er ya da geç elbette gerekli cevabı vereceğiz. Bu konudaki net tavrımızı İsrail cumhurbaşkanına da ifade ettim. Bu doğru değil dedim.”
"Hamas'ın siyaset belgesini önemli bir adım olarak görüyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Barışa özlem duyulan bir dünyada, münasebetlerimizi geliştirelim dediğimiz dünyada atılacak bu adım bu gelişmelerin önünü tıkar. Dönem safları sıklaştırma dönemidir. Zaman ayrılık değil, kenetlenme ve mücadeleyi yükseltme dönemidir. Hamas'ın geçtiğimiz günlerde ilan ettiği siyaset belgesini, hem Filistin davasında hem de Hamas ile Fetih arasındaki mutabakat sürecinde atılmış önemli bir adım olarak görüyorum. İlan edilen bu belge, bana göre birçok ezberi bozmuştur. İnşallah bundan sonra Filistin'in hak ve özgürlük mücadelesi daha da güçlenecektir" dedi.