Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İslam İş Birliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyi Genç Kadınlar Liderlik Programı Sertifika Töreni gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tören kapsamında konuşmasına Besmele-i Şerif ile başladı. Balkanlar'dan Pasifik'e ve Afrika'ya kadar uzanan engin İslam coğrafyasının kadın temsilcilerini ülkemizde görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2 Kasım Perşembe günü İstanbul'da başlayan, bugün yapılacak sertifika töreni ile nihayete erecek olacak olan program süresince, gerek yurtiçi, gerekse yurtdışından birçok seçkin isimle bir araya geldiniz. Ekonomiden diplomasiye, kariyer planlamasından sosyoloji, tarih, sanat ve edebiyata kadar oldukça geniş bir yelpazede farklı tartışmalara şahit oldunuz. Aynı zamanda Türkiye'yi ve birbirinizi çok daha yakından tanıma fırsatı buldunuz. Zengin bir içeriğe sahip olduğunu gördüğüm bu programın, sizler açısından da başarılı geçtiğini ümit ediyorum. Burada edindiğiniz bilgi, birikim, tecrübe ve dostlukların hayatınızın her aşamasında sizlere farklı bir perspektif sunacağına inanıyorum. Atalarımız, 'Evvel refik, badel tarik' yani önce yoldaş, sonra yol derlerdi. Gönül ve fikir birliği içinde hareket ettiğiniz yol arkadaşlarınız olduğu müddetçe, hiçbir yol uzun değildir. Kalpleri, hedefleri, inançları, umut ve sevdaları bir olan toplulukların aşamayacağı engel yoktur. Hayatta asıl zenginlik dost biriktirmektir. Burada geçirdiğiniz sürenin bereketli ve verimli olduğuna inanıyorum" şeklinde konuştu.
"İslam dünyası aynı hedefe, aynı şekilde kilitlenmiyor"
İslam İşbirliği Teşkilatının, 56 üyesi ve 5 gözlemci üyesiyle bütün İslam ülkelerini bir araya getiren yegane bir platform olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye geçtiğimiz yıldan bu yana teşkilatın dönem başkanlığını yürüttüğünü hatırlattı. Ülkemiz ve İslam dünyası için son derece önemli olan bu iki yıllık süreci en verimli şekilde değerlendirmeye çalıştıklarını belirten Erdoğan, "Müslümanların ve tüm insanlığın kanayan yaraları olan sorunların çözümü için elimizden gayreti gösteriyoruz. Hedefimiz, on yıllardır görmezden geldiğimiz ancak içten içe büyüyen meselelerin, gündeme taşınmasını sağlamaktır. Çok da başarılı değiliz, bunu bir öz eleştiri olarak söylemek zorundayım, ne yazık ki İslam dünyası aynı hedefe, aynı şekilde kilitlenmiyor. İşte bir Myanmar'ı yaşıyoruz, Arakan'ı yaşıyoruz. Acaba İslam dünyasının bütün ortakları burada aynı hissiyatı duyuyor mu? Duymuyor. BM'de bu yıl biz Genel Kurul'da bu konuyu gündeme getirdik. Genel Kurul'daki bu gündemde devlet başkanı olarak ne yazık ki iki devlet başkanı vardık, biri ben, diğeri de İran. Bu kadar basit mi bu iş, bu kadar parmak ucuyla tutulacak bir durum mu, bu kadar safi bakmak söz konusu olabilir mi? Ama ne yazık ki öyle.. Yüzbinler ölüyor, Müslüman kardeşlerin ölüyor, umurunda değil. Bize geliyorlar, 'Hanımefendiyi gönderdiniz, sağolun o bir ateşleme oldu, bir hareketleme oldu. Dışişleri bakanınızı gönderdiğiniz güzel şeyler oldu' diyorlar. Tamam da siz ne yaptınız onu söyleyin. Çünkü bir elin nesi var, iki elin sesi var. Eğer bu eler birbiriyle vuruşmuyorsa, o zaman buradan netice almak mümkün değil. Biz zaten kimse gelmese de, sonuna kadar Türkiye olarak gücümüz neyi gerektiriyorsa onu yapmakta kararlıyız. Biz petrol zengini değiliz, bizim petrol kuyularımız yok. Şuanda dünyada en az gelişmiş ülkelere yardımda bir numara Amerika, ikinci sırada biziz. Fakat milli gelire oranla baktığınız zaman birinci sırada Türkiye, ikinci sırada Amerika. Çünkü biz 'veren el, alan elden üstündür' ilkesiyle hareket ediyoruz. Biz yüzleşmediğimiz her soruna, bizden sonraki nesillere bırakılmış ağır bir yük olarak bakıyoruz. Tüm Müslümanların da kendi meselelerine bu anlayışla yaklaşması, önlerindeki sorunların üzerine cesaretle gitmesi şarttır" diye konuştu.
"Kimse dinimize tanım yapmasın"
Müslümanlar olarak ihmal edilen alanların başında kadınların geldiğini belirten Erdoğan, İslam dünyasının, ümmetin yarısını oluşturan ve Peygamber Efendimizin, "Cennet annelerin ayakları altındadır" ifadesiyle övdüğü anneyi maalesef olması gereken yere çıkarmada başarılı bir sınav veremediğini kaydetti. İslamın Allah'tan başka hiçbir gücün kulluğuna izin vermeyerek, insanı özgürleştiren ve zincirlerinden kurtaran bir din olduğunun altını çizen Erdoğan, "Dinimizin taşıyıcı sütunları tevhittir, ahlaktır ve adalettir. Bunun üzerinde ısrarla durmamız lazım. 14 asırlık medeniyet müttesebatımıza baktığınızda sanattan mimariye, siyasetten beşeri münasebetlere kadar bu ilkelerin izlerini görürsünüz. Asırlar boyunca İslam aleminin, ilmin, irfanın, hikmetin ve adaletin merkezi olması işte bu anlayış sayesindedir. Ne zaman ki odak şaşmıştır, işte o zaman gerileme başlamıştır. Bugün halen o odak sapmasının sancısını yaşıyoruz. Özellikle kadınlarla ilgili konularda buna şahit oluyoruz, birçok İslam ülkesinde kadınların, sosyal, siyasal ve beşeri rollerini İslam dinin prensipleri değil, kalıplaşmış toplumsal alışanlıklar belirliyor. Son zamanlarda 'Ilımlı İslam' kavramını yeniden köpürttüler. Bu 'Ilımlı İslam' ifadesinin patenti Batıya aittir. Belkide o ifadeyi kullanan şahıs bu bana aittir gibi de düşünüyor olabilir, hayır sana ait değil. 15 yıl önce AB ülkelerini dolaşmaya başladığımda, AB parlamentosunda konuşmamı yaptıktan sonra, sorulan soruların başında 'ılımlı İslam hakkında ne düşünüyorsun' vardı. Tabi ben de kendilerine şunu söyledim, İslamın ılımlısı ılımsızı olmaz. İslam tektir. Kimse İslamı çeşitlemeye veya yakıştırma yapmaya gitmek suretiyle İslamı bir zaafın içerisine sokma gayretine girmesin. Bir müddet bununla muhattap oldum, sonra kesildi. Şimdi ne oldu da bu yeniden üflendi. Mesele İslamımızı, dinimizi zaafa düşürmek. Bizim dinimizin ılımlı ılımsız bir yanı yok. İslam Kitabullah'ta kendini bulmuş, orada ifade edilen dinin kendisidir. Onun dışında kimse dinimize tanım yapmasın. Batının yabancıların yakıştırmasıyla da biz dinimizi öğrenmedik, böyle bir sıkıntımız da yok. İslam geleneğin üzerindedir, hepsinden çok daha üsttedir. Gelenek ancak İslamın ruhuyla mütenasip olduğu zaman anlamlıdır. O zaman fıki otoriteler de o gelenekten istifade ederler. Kadınlarımızın hayatımızın her alanında varlık gösterebilmeleri konusunda yaşanan sıkıntıların İslamdan değil, toplumların algılarından kaynaklandığı gerçektir. Hazreti Hatice validemiz, annelerin en güzelidir. Annelerin en yücesidir çünkü Peygamber Efendimize şefkat, merhamet elleri anlayışını ortaya koymuştur. Hazreti Ayşe validemiz, Raziye Begüm Sultan, Mihrimah Sultan gibi hizmetleriyle abideleşmiş on binlerce kadın var. Annelik Allah'ın kadınlara lütfudur. Anneliği inkar, fıtratı yani yaradılışı inkardır. Müslüman kadın iyi bir anne olduğu kadar yeri geldiğinde çığır açan bir ilim insanı, siyasetçi, öğretmen hatta yeri geldiğinde savaşçıdır. Kadınların emeği ve katkısı olmayan, kadın eli değmeyen her iş bize göre eksiktir" diye konuştu.
Son 15 yılda kadınların önündeki engelleri kaldırmak için çok büyük adımlar attıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kadınlarımıza haklarını teslim etmeye devam ediyoruz. İnancının gereği kıyafetinden dolayı üniversiteye gidemeyen, adeta dört duvar arasına mahkum edilen kadınlarımızı özgürlükleriyle buluşturduk. Ilımlı İslam diyorsun bir bayana araba kullanma müsaadesi vermiyorsun, bu nasıl ılımlı? İslamda buna mani bir hüküm var mı? Demek ki bundan sonra yapacaklar. Böyle bir anlayış olamaz. Bugün Türkiye'de hiç kimse inançlarından, hayat tarzlarından dolayı artık ötekileştirilmiyor. 15 yıl önce böyle değildi, ben bu işin acısını çekmiş bir babayım. Sabrettik ve zafere ulaştık" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatında da kadın kollarının da yer alması gerektiğini düşündüğünü ifade etti.