Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Sayın Genel Başkanımızın dünkü grup toplantısının ardından gerek bazı sözde gazeteciler gerekse bazı kurgulanmış siyasi partilerin başına oturtulmuş isimler; telaşla ve görevlerinin gereği olarak öne atılmışlardır.
Dün sosyal medyada başlayan temelsiz ancak kasıtlı propagandanın bugün sözde gazetecilerin kalemine mürekkep olduğunu gördük. Neymiş efendim, Sayın Genel Başkanımızın devleti katil ilan edecek kadar alçalan Ahmet Şık isimli şahsa yönelik kullandığı ifadeler hedef göstermeymiş. “Bu devlet katil olsaydı, bulunduğu yer TBMM değil mezarlık olurdu.” sözünden sonra ya Ahmet Şık’ın başına bir şey gelirseymiş…
Meydanın ortasına çıkıp da Türk devletine söven bir meczubu hedef göstermeye gerek var mıdır? Yahut bu şahıs kendi kendini hedef göstererek hangi karanlık senaryoların piyonluğunu yapmaktadır? Sorulması gereken soru budur, aranması gereken kirli ilişkiler tam da burada yoğunlaşmalıdır.
Kendi devletine ısrarla katil diyen bir şahsın başına daha ne gelebilir? Allah; devletine ve milletine hainlik yapan birinin başına daha beter ne verebilir? İnsan için, candan mukaddes bilinen vatandan daha değerli ne olabilir ki? Vatan, millet, din, devlet gibi mukaddeslere düşmanlık besleyen Ahmet Şık ve benzeri isimler kıyameti yaşadıklarının farkında dahi değiller.
Devlete katil demenin özgürlük olduğu yerde; devlete katil diyene “alçak, soysuz, aşağılık, hain” demek, nefsi müdafaadır. Devleti yıkma geleneğinden gelenlere her şey mubahsa müsaade buyursunlar da devleti mukaddes değeri bilenlerin de söyleyeceği iki çift sözü olsun.
Defaatle kullandığı aşağılık sözlerine rağmen bu şahsa sahip çıkan kim varsa bu söze ortaktır, sözü söyleyenin layık olduğu tüm sıfatlara da layıktır. Türk devleti ucuz değildir, ucuz insanların dilinin eğlencesi hiç değildir. Türk milletini bir arada tutan mukaddes Türk devletine saldıran her kim varsa hukuk önünde bunun hesabını vermeli, bedelini ödemelidir; ödeyecektir.
PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin kapatılması, Türk milletinin karşı konulamaz isteğidir. HDP’nin kapatılmasının ülkeye bir şey kazandırmayacağını ortaya sürenlerin; bu parti görünümlü yapılanmanın, devlet ve millet düşmanlarının odağı hâline geldiğini görmemeleri mümkün müdür?
Sınırlarımız dışından kurgulanan ve Kandil marifetiyle yayılan kirli siyaset salyası CHP’yi, İP’i ve birbirlerinden farkı olmayan diğer sözde partileri ele geçirmiş durumdadır. “Çevrecilik milliyetçiliktir” anlayışıyla doğasını koruyacak olan Türk Milliyetçileri, tam bağımsızlık ülküsünün gereği olarak siyasi salyaları da temizleyecektir.
Siyasette “ilkeler”den bahseden ancak en temel insani hasletlerden uzak olan Ali Babacan isimli şahsın Sayın Genel Başkanımıza yönelik sözleri ise yok hükmündedir. Kendi genel başkanının arkasından iş çevirerek Kraliçenin Gül’ünü rakip cumhurbaşkanı adayı çıkartmaya çalışan birinin siyaseten söyleyeceği hangi söz olabilir, bu meşrepteki biri memlekete ne verebilir? Ali Babacan isimli yedek akçenin yapması gereken tek şey kendi beyanı olduğu üzere işine bakmaktır, haddini bilmektir.
“Bir Zamanlar Başbakan” dizisinin başkahramanı Davutoğlu da her konuda olduğu üzere lafı döndürüp dolandırıp Türk devletinin en talihsiz yıllarından olan kendi Başbakanlığı dönemine getirmiştir. Sayın Genel Başkanımızın zamanlamasını sorgulamaya cüret eden Davutoğlu’nun zamanı nasıl boşa harcadığını tarihi geri sardığımızda hatırlamamız mümkün olacaktır. Zaten Davutoğlu’nun bizatihi kendisi bir vakit kaybıdır.
Kılavuzu Biden olanların burunları kirli kokulardan kurtulamayacaktır. Sözde siyasetçi ve sözde gazeteciler iyi bilmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölme hürriyeti diye bir hürriyet, aşağılama serbestliği diye bir serbestlik tanımıyoruz."
Hibya Haber Ajansı