İşte Süleyman Özışık'ın 'Bu kez masada da kazanmalıyız…' başlıklı o yazısı:
Siz bu satırları okurken, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Türkiye'de resmî ziyaretlerde bulunmuş olacak.
Edindiğimiz bilgilere göre Tillerson önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya gelecek.
İkili görüşmelerde, Türkiye-ABD ilişkilerinin ortak gündeminde öne çıkan konular ele alınacak ve uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunulacak.
Biz de ekran başında oturup ikilinin yapacağı, "Güçlü müttefik", "İkili ilişkiler", "Bölgesel ittifak" açıklamalarını cinlerimiz tepemize çıkmış hâlde izleyeceğiz.
Bak şimdiden söylüyorum.
Sayın Çavuşoğlu Tillerson'u sol yanına alıp, "YPG bir terör örgütüdür" falan derse, vallahi ekranı parçalayabilirim.
Yeter artık da!
40 yıldır PKK terör örgütünü gizliden gizliye besleyen, YPG'yi ise artık utanmadan açıktan desteklemeye başlayan bir ülkenin yetkilisine bunu söylemek...
Hakikaten yeter yani!
Neredeyse 5 yılımız, "YPG bir terör örgütüdür" demekle geçti. Onların YPG'ye verdiği roketlerle illerimiz dövülüyor, sivil ve masum insanlarımız şehit düşüyor. Onların verdiği silahlar Mehmetçik'e karşı kullanılıyor. Onların en üst düzey komutanı, TSK ile çatışan YPG'lilerle bir araya gelip sarmaş dolaş fotoğraf çektiriyor.
Biz hâlâ, YPG'nin terör örgütü olduğu büyük bir sırmış gibi kendilerini ikna etmeye çalışıyoruz. Bununla yetinmeyip bir de raporlar falan hazırlıyor, belgeler sunuyoruz.
Bizim rapor hazırlamamıza ne gerek var?
CIA’nın hazırladığı kapı gibi istihbarat raporu ne güne duruyor? ABD yönetimine verilen raporda, "YPG, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki milis koludur. Bölgede kendilerine bir devlet kurma arzusu içinde hareket ediyorlar. Ancak Türkiye, İran ve Suriye’nin buna izin vermesi mümkün görünmüyor” deniliyor.
Ama adamlar buna rağmen son bütçede çıkan paradan 550 milyon doları YPG'ye destek için ayırdıklarını ilan ediyorlar. Bunu yaparken de bizi ahmak yerine koyuyor, “Biz o parayı DEAŞ’la mücadele için ayardık” diyorlar.
Son 6 ay içinde YPG dedikleri kıytırık kahramanların DEAŞ’a yönelik bir tek operasyon yaptığını duydunuz mu? Tek kurşun attıklarına şahit oldunuz mu?
Ben gazeteci olarak duymadım. Çünkü DEAŞ diye bir şey kalmadı. Zaten bunu bizzat kendileri açıkladı.
Üstelik DEAŞ dedikleri, YPG’li teröristlerin sakal bırakmış hâli. İkisinin birbirinden farkı yok. İkisini de yıllardır birer maşa olarak kullanıp duruyorlar.
E, o zaman daha ne?
Uzun yıllar sonra bölgede gerçek bir hâkimiyet kurmuşuz. 100 yıl sonra sınırlarımızı yeniden çizmek üzere bölgeye gelen barbarların oyunlarını bozmuşuz.
DEAŞ gibi, YPG gibi maşa niyetine kullanılan terör örgütlerine darbe üstüne darbe indiriyoruz. "Son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar bu yoldan geri dönmeyeceğiz" diye meydan okumuşuz. Bölgedeki bayraklarını, flamalarını indirip, ellerine vermeye başlamışız.
Adamlar tutuşmuş!
Ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bilemez hâle gelmişler. Beyaz Saray Sözcüsü, Pentagon Sözcüsü, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü sadece ama sadece Türkiye hakkında açıklama yapıp duruyor.
"Sizin daha önce Osmanlı tokadı yemediğiniz belli oluyor" dedikten sonra ülkenin en önemli iki adamı koştura koştura Türkiye'ye geliyor.
Niye?
İkna etmek, "Menbiç'e girmeyin" demek için...
Bu aşamada "İkili ilişkiler"den, "Dost müttefiklik"ten bahsetmek, adamlara yok olan cesaretlerini yeniden kazandırmaktan başka işe yaramaz. Yapmamız gereken şey elimizdeki kozları oynamaya başlamaktır.
İlk defa...
Bakın ilk defa, hem sahada, hem de masada bu kadar güçlüyüz. Yapmamız gereken tek şey o masadan zaferle kalkmak!
Türk toplumu uzun süredir "İncirlik ve Kürecik üsleri kapatılsın" diye homurdanıyordu. Bu homurdanma, YPG'ye yapılan son yardımlardan sonra kulakları sağır eden bir çığlığa dönüştü.
Al sana koz!
"Bunlara yardım yapmayı sürdürürseniz, pılınızı pırtınızı toplayıp gidersiniz" demek onlar için ne ifade eder bunun farkında mıyız?
Tarihte ilk defa, müttefik bir ülkeden defedilmeleri anlamına, dünyanın gözünde rezil madara olmaları anlamına gelir bu durum!
Bu aşağılanma, BM'nin Kudüs kararından sonra onlara vurulacak en ağır ikinci büyük darbedir. Hatta o karardan çok ama çok daha önemlidir.
ABD'yi Türkiye'den kovmak demek, tüm Orta Doğu'dan kovulmalarının yolunu açmak demektir.
Gitsin Mikronezya'da istedikleri gibi üs kursunlar ondan sonra...