Abdullah Öcalan'ın sözde doğum günün kutlanmasına İçişleri Bakanlığı tarafından tedbir amaçlı onay verilmesi, Habur'daki PKK-AK Parti kucaklaşmasının doğal sonucudur.
Bugün iç politika yaşadığımız iflaslarının çok daha vahimi dış politikada görmekteyiz. Artık hiçbir gerekçe ve bahane kalmamıştır. Bunu açık yüreklilikle dile getirmemek için hür düşünce iradesini kaybetmiş olmak gerekmektedir. Başka türlü bir yoruma da mahal kalmamıştır.
AKP Türkiyesi'nde terörle mücadelede inisiyatif koruyamaz hale düşürülmüştür. Bu günkü kilitlenmiş ilişkileri, tek taraflı tavizler nasıl yorumlanmaktadır. Terörle mücadele Washington'un iki dudağı arasındadır.
Bugün iç politika yaşadığımız iflaslarının çok daha vahimini dış politikada görmekteyiz. Bunu açık yüreklilikle dile getirmemek için hür düşünce iradesini kaybetmiş olmak gerekmektedir.
Hükümet iflas ettim, teslim oldum demeyeceğine göre her teslimiyeti zafer, her tavizi başarı olarak sunacaktır. Bu küresel türbülansa düşmüş, meşruiyetini mahkum etmiş, ne yaparsa yapsın, icraatları küresel projelerin kılavuzluğundan başka bir anlam taşımayacaktır. Bu stratejik darboğaza girmişler için sahte kahramanlıklara ihtiyaç olacaktır. Kuru gürültüler çıkartarak hamaset ile toplum aldatılmak istenecektir. Başbakanın one minute açıklaması ve muz cumhuriyeti değiliz açıklaması bu kapsamdadır.
Geçtiğimiz hafta Türklerle Araplar etle tırnak gibi derken milyonlarca Arap kardeşimizin yaşadığı zulme eş başkanlık yapmaktadır. AKP'nin dışarıya hizmet etmekten başka bir çıkış yolu kalmamıştır. Ecdadımızın katillikle suçlandığı yöresel bir kampanya sözde ermeni soykırımı iddiaları ortaya atılmaktadır. ABD'nin tutumu Türkiye'ye sıkıştırmaktadır. Her yıl Nisan'da oluşturulan baskıyla Türkiye üzerinde oyunlar oynanmak istenmektedir. Bu yıl da geçen yıllardakinin benzeri tekrarlanarak sözde Ermeni soykırımı iddiaları kabul edilmiştir. AKP hükümeti büyükelçisini çekerek kuvvetli tepkiler vermişse de aradan birkaç hafta sonra yelkenler suya indirilmiştir.
Sözde soykırımı iddialarının oylamasını 'rezalet' olarak değerlendiren bu hükümetin İçişleri Bakanı değil midir? Türkiye baskılarla karar vermez diyerek dik duruş iddasında bulunan AKP iktidarı değil midir? Peki ne olmuştur da şimdi bunlar söylenmemiş gibi Başbakan ABD'ye ziyaret gerçekleştirmektedir. Hangi olumlu izlenimler edinilmiş de büyükelçimiz ABD'ye dönmüştür. Sizlere gelecek yıl ve yılların güvencesi ne olacaktır? Türkiye her yıl iddialar kabul edildi edilmedi kabusları görerek daha fazla ilerleyemez. Hükümetin ABD'nin sözde soykırım iddialarının baskısını ve tuzağını görmesi gerekmektedir.
ABD parlamentosu bundan böyle sözde soykırım iddialarını bir daha gündeme getirmeyecektir. Başkan Obama soykırım tanımından ötürü özür dileyecek bu yıl benzer yaklaşımlar gösterilmeyecektir. Tek taraflı tavizlerle AKP hükümetinin bu sözlerin alınmasıyla Washington'a gitmelidir. Aksi takdirde yeni bir seviye kaybı, küçülme ve alçalma halidir. Teslimiyetçi zihniyetin bunu tekrarlanmaması kendisinden beklenen bir sonuçtur ve layığı da bu olacaktır.
Topluma dayatılmak istenen AKP Anayasası imzalarındaki şaibeler nedeniyle geri çekilmiştir. Anayasa gibi çok ciddi metni sahte imzalarla sulandıran bir zihniyetin ne kadar inandırıcı olabileceği herkesi düşündürmelidir. İmza atan milletvekillerinin haberinin olmadığı düzmece metinler teklif dün yeniden ele alınarak Başbakan'ın da imzası ve ilave iki maddeyle TBMM Başkanlığı'na sunulmuştur. Bu cumhuriyet tarihinde eşi görülmez bir durum olarak geçmiştir.
Ne hazırlarsanız hazırlayınız yüksek ahlaklı hazırlanmadıktan sonra bir yanıt almanız mümkün olmayacaktır. Türk Milleti'nin temsilcileri olan milletvekillerinin attıkları imzaların kendi partileri tarafından geçersiz sayılması onlar için bir utanç vesilesidir. Bizim Anayasa değişiklikleri konusunda baştan beri tutumumuz bellidir ve değişmezdir.
Bu tam bir AKP anayasasıdır ve tümüyle dayatmadır. MHP'yle hiçbir arayışa girilmemiş görüşlerimiz alınmamıştır. Bu metin son dakika karşımıza çıkarılmıştır. Son gün dayatmasıyla randevu istenmiştir. MHP 22 Temmuz seçimlerinden itibaren TBMM çatısı altında bulunmaktadır. Partimiz bizi hatırlamayanların, hatta bizi aşağılayanların çekeceklmeri imdat kolu değildir. MHP'nin hiçbir ferdi, kurucu genel başkanının sözlerini alçakça istismar eden, parti amblemine tebala diyen ve kafatasçılıkla suçlayan çürümüş siyaset kokularına katlanamaz. Kadrolarımız, bedeli ne olursa olsun bu tür dayatmaları reddeder.
Anayasa'yı bir siyasi partinin tek başına hazırlaması Anayasa'nın sivilleşmesi anlamını taşımaz. MHP Anayasa değişikliğinin yeni bir seçim sonrası oluşacak parlamentonun yapmasını savunmaktadır. Anayasa kutsal metin değil, değişebilir. ancak teklifler dayatma halini almadan uzlaşmayla olgunlaşmalıdır. Bu dönemde TBMM'de bulunan siyasi partiler arasında kurulacak anayasa değişiklik komisyonu vasıtasıyla önümüzdeki dönemde de yasalalaşması fikrimizi aynen koruyoruz. Bu düşüncemizin şimdiden arkasındayız.
Vekillerimizin anayasa değişikliğine destek vereceklerine dair alçakça şiayalar yayınlanmaktadır. Kendi vekillerini iknada başarılı olamayanlar, şimdi başka mecralarda aranmaktadır. Buradan tekrarlıyorum ki, MHP'nin hiçbir mensubu, milletimizin helal süt emmiş hiç bir ferdi, Habur'daki kucaklaşmanın kabul gördüğü bir zihniyetin yanında kesinlikle yer almayacaktır.
Türkiye elbette girdiği ekonomik bunalımdan çıkacaktır. O gün yakındır, iktidara geldiğimizde Türkiye'nin Recep Tayyip Erdoğan gibi hiçbir derdi kalmayacaktır. Türkiye tarihi yolculuğuna devam edecektir. AKP kadrolarının büyüme rakamlarına bakarak neredeyse sevinç çığlıkları attığı ekonomideki bu kadar tahribata ve facialara rağmen gerekli dersleri çıkaramadıklarını göstermiştir. Derin bir durgunluk sürecinin ilelebet devam etmesi mümkün değildir. Kaldı ki sürekli küçülen ya da hiç büyümeyen bir ekonomiye bu zamana kadar rastlanılması mümkün değildir.
Dibe oturan ekonominin tırmanışa geçmesi eşyanın tabiatı gereğidir. Bu durumda bizim vatandaşımız ne yeyip ne içecektir. Yatırım yapılmadan, fabrikalar çalışmadan vatandaşımız hayata nasıl tutunacaktır, çocukların umudu nasıl yeşerecektir. Mutfaklarda sıcak aş nasıl kaynayacaktır. Ekonomik durumdan ümitlenen Başbakan Erdoğan ve yandaşlarının bu sorulara verilecek cevapları var mıdır? Bu köksüz zihniyetin bu sorulara vereceği yanıtlar yoktur. İşsizlik ve yoksulluk bu iktidarın sonucudur.
Türkiye geçtiğimiz hafta yıllardır arka bahçemizde cirit atan, şebekeleşenlere suskun kalan Başbakan nihayet tepki vermiştir. İnanç soyguncuları için ilk defa 'yatacağı yere yok' demiştir. Bu nokta Başbakan Erdoğan'ın hidayete ermesi konusunda dikkat çekici olmuştur ne var ki yeterli değildir. Ben de Erdoğan'a kul hakkının, teslimiyetin, hesabını vermeden peşini bırakmayacağımızı açıklamak istiyorum. Başbakan ve ekibi bilmelidir ki, bu yaptıkları karşısında yatacağı yer de yoktur, kaçacağı delik de yoktur. MHP'nin nefesi ensesinde mazlumların iki eli ensesinde olacaktır.