Önceki dönem milletvekillerinden İbrahim Aydemir, son dönemde yaptığı değerlendirmelerde geniş bir yelpazede ulusal ve uluslararası konulara değinerek, ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar ve fırsatlara yönelik vizyonunu ortaya koydu. Aydemir’in açıklamaları, Orta Doğu’daki jeopolitik dengelerden eğitim sisteminin geleceğine, Çanakkale ruhunun güncel öneminden milli birlik çağrısına kadar birçok başlığı kapsadı.
BÜYÜK İSRAİL PLANI, 11 EYLÜL VE 7 EKİM SALDIRILARI
Aydemir, 11 Eylül ve 7 Ekim saldırılarının Büyük İsrail planının bahaneleri olduğunu dile getirdi. ABD ve Batı’nın Orta Doğu’daki askeri hamlelerinin temelinde enerji kaynaklarını kontrol etme hedefi ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) İsrail merkezli stratejisinin bulunduğunu ifade etti. Ona göre, BOP’un en kritik hedefi İsrail’i bölgedeki mutlak güç haline getirmektir. 11 Eylül saldırılarının Afganistan, Irak, Yemen, Libya ve Suriye’deki operasyonların miladı olduğunu, bugün ise 7 Ekim saldırılarının İsrail’in güvenliğini garanti altına almak ve “Büyük İsrail” tahayyülüne alan açmak için benzer bir işlev gördüğünü kaydetti.
Bununla beraber Aydemir, küresel sermayenin enerji kaynaklarını, su yollarını ve dijital ağları tek merkezden yönetmeyi amaçladığını, Orta Doğu’nun bu büyük planın başlangıç sahası olduğunu belirtti. Irak işgalinin ilk somut adım, Suriye’deki vekalet savaşlarının ikinci adım, Filistin’de yaşananların da aynı zincirin bir halkası olduğuna dikkat çekti. ABD’nin demokrasi söylemini çoğu kez enerji ve güvenlik çıkarlarını gizleyen bir kılıf olarak kullandığını vurgulayan Aydemir, Gazze’de yaşananları insanlık dışı bir tablo olarak niteledi. Katar’a yönelik İsrail saldırısını ise BOP’un genişleme stratejisinin yeni bir evresi olarak değerlendirdi. Ona göre bu olaylar, enerji kaynaklarını kontrol etme, su yollarını güvenceye alma ve Orta Doğu’yu yeniden dizayn etme planlarını meşrulaştırmak için araçsallaştırıldı.
ÇANAKKALE RUHU VE MİLLİ BİRLİK VURGUSU
Öte yandan Aydemir, Çanakkale Zaferi’nin yalnızca Batı ordularına değil, “emperyalizmin taşeron ordusu” olarak nitelendirdiği siyonist birliklere karşı da kazanıldığını hatırlattı. Bu zaferin sadece toprak değil, bir medeniyet iddiasını koruduğunu ve millet iradesinin ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu dile getirdi. Ona göre emperyalizm ve siyonizmin tarihsel mesaisi dün olduğu gibi bugün de farklı maskelerle süren **“kirli bir ittifak düzeni”**dir. Gazze’deki kuşatma, Doğu Akdeniz’deki enerji hesapları ve bilgi savaşları bu zihniyetin güncellenmiş biçimleridir.
Bununla beraber Aydemir, Çanakkale’nin jeopolitik düğüm noktası olan boğazların egemenliğin mihveri olduğuna işaret etti. Zaferin, Türkiye’yi diplomatik denklemlerde vazgeçilmez bir aktör haline getiren zihinsel eşiği kurduğunu belirtti. Milli birlik olmadan hiçbir küresel oyunun bozulamayacağını vurgulayan Aydemir, gençliğin bu hafızayı sahiplenmesi gerektiğini ifade etti. Savunma sanayindeki yerlilik oranlarının artmasını “Çanakkale şuuru”nun çağdaş izdüşümü olarak tanımladı ve milli teknoloji hamlesinin caydırıcılık ekosistemi oluşturduğunu söyledi. Ayrıca, Çanakkale’nin insan onuruna dair evrensel bir adalet çağrısı barındırdığını, “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun omurgasını da bu şuurun oluşturduğunu dile getirdi.
EĞİTİMDE LİYAKAT VE ORTAK AKIL ÇAĞRISI
Diğer yandan Aydemir, eğitim meselesine de geniş yer verdi. Eğitimde ideolojik çekişmeler yerine ortak aklın büyütülmesi gerektiğini belirterek, evlatların ufkunu genişletecek adımları birlikte atmanın önemine dikkat çekti. Fırsat eşitliği, öğretmene değer ve kültürle zenginleşen bir eğitim vizyonu önerdi. Liyakati esas alan, öğretmeni merkeze koyan ve öğrencinin çok yönlü gelişimini gözeten bir yol haritasının geniş mutabakatla şekillenmesi gerektiğini dile getirdi.
Aydemir, her çocuğun nitelikli eğitime erişimini “toplumsal vicdanın vazgeçilmez ölçüsü” olarak tanımladı. Coğrafi ve sosyoekonomik farklılıkları gözeten destekleyici mekanizmaların güçlendirilmesini arzuladı. Eğitimin merkezinde öğretmenin bulunduğunu hatırlatarak hizmet içi eğitimlerin ve kariyer gelişim programlarının teşvik edilmesi gerektiğini ifade etti. Öğrencilerin akademik kazanımlarının yanı sıra karakter, değer ve estetik duyarlılıklarının da desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Köy okullarının canlandırılması ve okul kütüphanelerinin öğrenme mekânları olarak işlevlendirilmesi gerektiğini de ekledi.
Bununla beraber Aydemir, pedagojik yöntemlerde tek tip tercihler yerine bilimsel kanıta dayalı ve sahadan geri bildirim alan esnek uygulamaların yararlı olabileceğini dile getirdi. Dijital araçların bilinçli kullanımına, dijital nezaket ve güvenlik farkındalığı eğitimlerine dikkat çekti. Okuma kültürünün gelişmesi için kulüp, atölye ve gönüllü okuma seferberliklerinin desteklenmesini teklif etti. Ortak Akıl Masası’nın düzenli aralıklarla toplanmasının kalıcı fayda üreteceğini belirtti. Devlet okullarının altyapı, laboratuvar ve kütüphane desteğiyle güçlendirilmesinin eğitim kalitesinde denge sağlayacağını ifade etti. Son olarak, günlük tartışmalar yerine uzun vadeli bir vizyonla, milli birlik ve ortak akılla hareket edilmesinin altını çizdi. “Türkiye Yüzyılı” hedeflerinin bu anlayışla şekilleneceğine inandığını kaydetti.