Pislik (Gandu)
Bengal’in kalbi Kalkata’dan gelen bu film, seyirciyi müzikal tarihinin muhtemelen en vahşi yolculuğuna çıkaracak. Bengal dilinde ‘pislik’ anlamına gelen Gandu, filmin de ana karakteri. Aşırı küfürlü dili ve hardcore seks sahneleriyle seyirciyi zorlayan filminHindistan’da yasaklandığını belirtelim.
Haftasonu (Weekend)
Bir gey barda tanışıp geceyi beraber geçiren Russell ve Glen’in bütün bir hafta sonu boyunca bol sohbet ve tartışmayla gelişen ilişkisini anlatan film, eşcinsel sinemada şu ana kadar oluşturulan bütün stereotipik kodları yıkmayı başarıyor. !f Ankara’nın en iyilerinden!
Kapıları Pencereleri Açalım (Abrir Puertas y Ventanas)
Locarno Film Festivali’nden hem Altın Leopar hem FIPRESCI ödülleriyle dönen film, her biri kayıp duygusuyla farklı biçimde baş etmeye çalışan üç kız kardeşin ev içi yaşamını anlatıyor. Lucrecia Martel sinemasını sevenler kaçırmasın.
Karanlık At (Dark Horse)
Amerikan ailesini yerle bir eden filmleriyle tanıdığımız Todd Solondz’un bu son filmi, otuzlarında hala ailesiyle yaşayan oyuncak koleksiyoncusu Richard ile ailesinin “karanlık at” diye adlandırdığı Miranda arasındaki aşkı anlatıyor. Solondz’un alışık olmadık şekilde güvenli sularda yüzdüğü gelen eleştiriler arasında.
Sığınak (Take Shelter)
Orta Amerika’da kızı ve karısıyla sakin bir banliyö hayatı yaşayan Curtis gördüğü rüyalar sonrası gerçekle halüsinasyonlar arasındaki ayrımı kaybetmeye başlar ve yaklaştığını iddia ettiği fırtınaya karşı bir sığınak inşa etmeye girişir. Korku sinemasının bütün kodlarını kullanan film, Orta Amerikalı bir işçi ailesinin travmasını layıkıyla perdeye taşıyor.
Ayakta Ölmek (Morir de Pie)
Meksika’da yaşayan transeksüel Irina Layewska’nın yaşam öyküsünü anlatan bu etkileyici belgesel, Irina’nın çocukluğuyla başlıyor ve devrimci mücadeleye katıldığı sürece kadar uzanıyor.
Anahtar Deliği (Keyhole)
Mafya babası Ulysses Pick evinde genç bir kızın cesedi ve elleri kolları bağlı genç bir adamla karşılaşır. Evde dolaşarak karısını bulmaya çalışan Ulysses’in yolculuğunu epik bir dille anlatan film, sessiz sinema estetiğiyle gerçeküstücülüğü bir araya getiriyor. Guy Maddin sevenler kaçırmayacaktır; ilk kez tanışacaklar için de kaçırılmayacak bir fırsat.
Bu Dans Senin (Take This Waltz)
Bağımsız filmlerin kraliçesi Sarah Polley yönetmenliğe iyice ısındı. Kuşağının en iyi kadın oyuncusu Michelle Williams’ı başrolüne taşıdığı son filmi, uzun süreli ilişkilerin arzularımızı ve kendimizle ilgili fikirlerimizi nasıl şekillendirdiğini, kahkahalar atarak izlememize olanak veriyor.
Kaspar Hauser Efsanesi (La leggenda di Kaspar Hauser)
Rotterdam’daki dünya prömiyerinin hemen ardından !f’te seyirciyle buluşan film, türleri altüst eden, tuhaf, sınıflandırılması güç, şimdiden bugünün kült adayı? Her şeyden önce Vincent Gallo’yu iki tuhaf rolde, hem İngilizce hem de İtalyanca konuşurken izleme şansına eriyoruz. Üstelik UFO’lar da var. Daha ne olsun!
İnsanlık (L’humanite)
Bruno Dumont’un, büyüleyiciliğini ve tenselliğini hâlâ koruyan filmi, 11 yaşındaki bir kız çocuğun Fransa’nın kuzeydoğusundaki bir kasabada vahşice tecavüze uğradıktan sonra öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın etrafında şekilleniyor. 1999 yılında Cannes’da En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini toplayan İnsanlık, muzzam geniş kadrajlarıyla şüphesiz sinema perdesinde tekrar izlenmeyi hak ediyor.
Festival’in uzun filmlerini CEPA AFM Sinemaları’nda, kısa filmlerini de Goethe Institut Ankara’da izleyebilirsiniz. Festival programı için: ifistanbul.com.tr.
HAFTANIN FiLMi
Senden Bana Kalan
The Descendants
Yönetmen: Alexander Payne
2011/ABD/115’
Kaui Hart Hemmings’in romanından uyarlanan Senden Bana Kalan, eşi ciddi bir tekne kazası geçirip yaşam ünitesine giren Matt King’in bu olaydan sonra tüm hayatını yeniden gözden geçirmeye karar vermesini anlatıyor. Schmidt Hakkında (About Schmidt) ve Sideways gibi kalburüstü filmlere imza atan Alexander Payne’in bu son filmi, bu hafta sahiplerini bulacak Oscar Ödülleri’nde “En İyi Film” dalının güçlü adaylarından.
EV SiNEMASI
5 Performans, 5 DVD: George Clooney
Bu hafta gösterime giren Senden Bana Kalan’la bir kez daha Oscar adaylığı alan George Clooney’den 5 performans, 5 film?
Centilmen (The American, 2010)
Hak ettiği ilgiyi göremese de başarılı bir kara film örneğiydi. Clooney de acımasız kiralık katil Jack rolünde çok havalıydı.
Yaman Tilki (Fantastic Mr. Fox, 2009)
Sıra dışı filmleriyle gönlümüzde ayrı bir yerde duran Wes Anderson’ın ilk canlandırma filmi. Roald Dahl’ın klasik çocuk kitabından uyarlanan bu şahane canlandırmada Clooney’nin Bay Fox seslendirmesi çok başarılı.
Avukat (Michael Clayton, 2007)
New York’un en büyük şirket hukuku firmalarından birinde “sorun çözücü” olarak çalışan Michael Clayton rolüyle Oscar’a çok yaklaşmıştı. Tilda Swinton’la karşı karşıya geldikleri sahneler unutulmazdı.
Syriana (2005)
Siyaset, güç ve bu çerçevede eriyip giden sıradan insanlar üzerine çarpıcı bir dram. Clooney’e de “Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Oscar getirmişti.
Aşk ve Para (Out of Sight, 1998)
“Yakışıklı oyuncu”dan “iyi oyuncu” sınıfına atladığı film. Sonrasında pek çok filminde oynadığı Steven Soderbergh’le de ilk işbirliği. Jennifer Lopez’le perdeyi tutuşturuşları hala hafızalarda.