BAHÇELİEVLER Semtinde eşi Aliye Engin ile mütevazi bir hayat süren Engin, 14 ay kaldığı Kore’de, savaşın acı yüzünü her gün yaşadığını söyledi.
1951’de Çankırı Piyade Okulu’nda öğrenim görürken, dilekçe vererek Kore Savaşına katılmak istediğini anlatan Engin, okul komutanının “kıta deneyimi” olmadığı için bu duruma karşı çıktığını, ancak teğmen olarak atandığı İstanbul Selimiye’deki görevine başladıktan 1 yıl sonra, yeniden dilekçe vererek savaşa gittiğini bildirdi.
Bir ay denizde
Kore’ye giden 3. kafilede yer aldığını ve yaklaşık bir ay süren deniz yolculuğu sonrası Haziran 1952’de Pusan Limanına ulaştığını belirten Engin, ilk olarak Kunva cephesinde çarpıştığını kaydetti.
Kore’de, 3. Tabur 9. Bölük 2. Takım Kumandanı olarak görev yaptığını ifade eden Engin, ABD’li askerlerden 20 civarında makineli tüfek ve çeşitli savaş teçhizatının kendisine bırakıldığını söyledi.
Takımında 38 asker bulunduğunu belirten Engin, “Bilmediğimiz, tanımadığımız cephelerdi. Her gün üzerimize binlerce merminin yağdığı mevzilerde omuz omuza çarpışmalara sahne olduk. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği, Vegas, Berlin, Kunuri gibi çok sayıda cephede bulunduk ve kahramanca mücadele ettik” dedi.
Kızarmış tüfekler
Mevziler arasındaki savaşın bazı günler saatlerce sürdüğünü belirten Engin, şöyle konuştu:
“Cephede tek düşündüğümüz şey hayatta kalmaktı. Çinli askerlerle girdiğimiz muharebeler bazı günler saatlerce sürüyordu. Bir gün hiç durmadan 36 saat boyunca çarpıştığımızı hatırlıyorum. Askerlerim, nar gibi kızaran makineli tüfeklerin namlularını elleri yanarak değiştirip, hayatta kalmaya çalışıyordu. Botlarımı çıkarıp, rahat bir uyku uyuduğum günü hatırlamıyorum.”
Nişanlıya selam
Görevinin bir bölümünü de günlük rutin olarak gerçekleştirdiği keşiflerin oluşturduğunu belirten Engin, bir keşif sırasında yüzünden de yara aldığını anlattı.
Aldığı küçük yaraların kendisini hiç bir zaman korkutmadığını belirten Engin, en büyük acıyı ise teğmen okulundan birlikte mezun olduğu arkadaşı Cevat Bayrak’ın kollarında şehit olması sırasında yaşadığını söyledi. Aldığı kurşun yaraları ile ağır yaralanan arkadaşının son halinin gözünün önünden gitmediğini belirten Engin, “Cevat Teğmen, son nefesini verirken ‘nişanlıma selam söyle’ dedi. O an onun yerine ben ölmek istedim” diye konuştu.
Kunva’daki bir mevzide uzun süren muharebe sonrası Çinli askerlerle süngü savaşına girdiklerini belirten Engin, süngüyle öldürdüğü bir askerden çok etkilendiğini bildirdi.
Savaşın en acı yüzünün “öldürmezsen, ölürsün” olduğunun altını çizen Engin, “Çinli askerin süngü girdiği zaman acı içinde gözlerime bakan gözleri rüyalarıma giriyor. Ancak buna mecbursun...” dedi.
Sağ salim dönebilmek
Savaşın her türlüsünün kötü olduğunu belirten ve “Allah bu millete savaşlar yaşatmasın” diyen Kurmay Albay Engin, en büyük gururunun ise omuz omuza savaştığı 38 askeri ile sağ salim ülkesine dönmesi olduğunu söyledi.
Eylül 1953’te 25 gün süren deniz yolculuğu sonrası Türkiye’ye geldiklerini belirten Engin, Kore Gazisi olmanın ve bir milletin kurtuluşuna katkıda bulunmanın şerefi ile onurlu bir yaşam sürdüğünü kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül’e teşekkür
TÜRK Milleti adına Kore’de büyük ve onurlu bir görevi yerine getirdiklerini anlatan Engin, Kore Gazilerine ise bugüne kadar gerekli önemin verilmediğinden yakındı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Güney Kore ziyaretindeki 6 kişilik gazi heyetinde kendisinin de bulunduğunu belirten Engin, “Sayın Cumhurbaşkanımız bize 60 yıl sonra gazi olduğumuzu hatırlattı. Gaziler için maddiyat hiç bir şeydir. Önemli olan hatırlanmaktır. Sayın Gül ve eşi hanımefendinin sıcak ilgisi tüm Kore Gazilerini fazlasıyla memnun etti” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül ile Güney Kore ziyaretinde Pusan Şehitliğini de ziyaret ettiklerini anlatan Engin, kollarında şehit olan Cevat Teğmen’in mezarını da bularak, dua ettiğini, çarpıştığı yerleri gezerek de anılarını tazelediğini kaydetti.